Dava konusu kambiyo senedinin nakten kaydını taşımakta olup, davalının senedin verilen borç para karşılığı alındığını savunduğu, davacının ise teminat iddiasında bulunduğu, bu sebeple davacının, dava konusu senedin teminat senedi olarak verildiğini ve bedelsiz olduğunu yazılı delillerle ispat etmesi gerektiği, yazılı delillerle ispat edememesi halinde ise dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığından, yemin teklif hakkının kendisine hatırlatılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği, davalının açık muvafakatı olmaksızın senede karşı tanık dinlenilerek sonuca gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğundan hükmün bu nedenle bozulması gerektiği-
İİK. mad. 72/4 uyarınca, menfi tespit davası alacaklı lehine bitip alacaklının alacağına kavuşmasının tedbir yoluyla geciktirildiği anlaşıldığından, davalı-alacaklı yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davanın, senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve istirdat istemine ilişkin olduğu, mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davalı kayıtlarında bulunan tediye makbuzu altındaki imzanın karbonlu nüshası üzerinde bulunan imzanın davacı eli ürünü olduğuna dair veri bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu senet ile ilgili davacının 31.05.2013 tarihli celsede, “…Ben dava ve takip konusu senedi 2007 yılında ilk ticari ilişkiye geçtiğimiz sırada almış olduğum 13.000 TL’lik avansa istinaden verdim, ancak sonrasında ürün teslim ettim herhangi bir borcum kalmadı…” şeklinde beyanda bulunduğunun anlaşıldığı, davacının bu beyanında avans ödemesinden sonra mal teslim ettiği ve dava konusu senedin de bu kapsamda davalıya verildiğini iddia ederek ispat yükünü üzerine aldığından mahkemece dosya kapsamı ile örtüşmeyen yazılı gerekçeye istinaden davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olup bozmayı gerektirdiği-
Satım konusu malın teknik özelliklerine yönelik taraflar arasında bulunan yazılı bir anlaşmanın mahkemeye sunulamadığı, davacının teslim tarihinden 5 ay sonra makineyi çalıştırdığını ve bu makinenin satışa konu makine olmadığını iddia ettiği, davacı kendisine farklı bir makine teslim edildiğini kanıtlayamadığından, mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davanın Konya 3. İcra Müdürlüğü'nün 2014/4483 E. sayılı icra takibine karşı açılmış menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davalının 28.10.2014 tarihli dilekçesinde icra takibinden vazgeçildiğini dosyanın işlemden kaldırıldığını bildirdiği, buna göre menfi tespit davasında davanın konusuz kaldığı ancak dava tarihi itibariyle tarafların haklılık durumu tespit edilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesinin doğru olmadığı-
Menfi tespit davasında davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmesi nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2 maddesi uyarınca maktu vekalet ücreti verilmesi gerekirken nisbi vekalet ücreti verilmesinin doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-
Davanın, çekten dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, davacı keşidecinin, çekteki kendi imzasına herhangi bir itirazı olmayıp lehtarın imzasına itirazda bulunduğu, keşidecinin, lehtarın imzasının lehtara ait olup olmadığı konusunda itirazda bulunamayacağı, çekin ciro silsilesi yoluyla iktisap eden yetkili hamile karşı keşidecinin borçtan sorumlu olduğu, mahkemece bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği gibi davaya konu çek arkasına davalı şirket kaşesi üzerine atılan imzanın H. Ö. tarafından şirket yetkilisi olarak atıldığı kabul edilerek bu davalı hakkında açılan davanın da pasif husumet yönünden reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Davacının icra yoluyla davalıya iade ettiği bedelin eksik borç olarak kabulünün mümkün olmadığı- İfası ve ifa edilmesi halinde iadesinin talep edilmesinin mümkün olmadığı eksik bir borcun ödemesinin değil, borçlu olunduğu sanılarak yapılan bir ödemenin söz konusu olduğu somut uyuşmazlıkta, istemin İİK. mad. 72 çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği-
Davacı vekilinin davalının ibraname tarihinden sonraki kısmi feragat beyanının, önceki ibranın tüm takip dosyası alacağına yönelik olması nedeniyle geçerli olmadığı, bu nedenle mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davanın, icra takibine konu çekten dolayı borçlu bulunulmadığının tespitine ilişkin olduğu- Dava konusu çekin davacı tarafından yetkili hamil olarak takas yoluyla ibraz edildiği ve ibrazdan sonra geri alınıp keşideciye geri verildiği hususu dosya içindeki çek örneğinden anlaşılmış olup mahkemenin kabulünün de bu yönde olduğu, keşideci tarafından keşide tarihinin ibrazdan sonra düzeltildiği, keşide tarihi düzeltildikten sonra ise keşideci tarafından ciro edilerek davalı hamile verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda ibrazdan sonra keşideci tarafından tekrar çekin ciro yoluyla davalıya devri nedeniyle davacı söz konusu çek bedelinden sorumlu tutulamayacağı, davalının, bu çek nedeniyle keşideci dışındaki diğer borçlulardan alacak talebinde bulunamayacağı, bu nedenle mahkemece davanın kabulü gerekirken reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-