Davalılar arasında muvazaalı olarak tanzim edilen bono ile bu bonoya istinaden yapılan icra takibinin durdurularak iptaline, anılan dosyadan hacizli taşınmazın satışının önlenmesine, muvazaalı senet ve buna dayalı takip ile bu takip dosyasından haciz konulması ve satış işleminin iptaline karar verilmesini talebiyle İİK 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasında, "davalıların mali ve içtimai durumları gözetildiğinde 120.000 TLlik paranın ticari bir ilişkiye dayanmadan borç verilebilecek miktar olmadığı, borç verdiği iddia edilen üçüncü kişinin ekonomik durumunun buna müsait olmadığı, davacının destekten yoksun kalma tazminatı alacağının belirlenmesi için açılan davada alınaın bilirkişi raporunda davacı için belirlenen tazminat alacağı ve rapor tarihi ile bononun tanzim tarihi nazara alındığında davalılar arasındaki bu borç-alacak ilişkisinin muvazaalı olduğunun açıkça anlaşıldığı, davalı borçlunun hakkındaki takibe itirazda bulunmadığı gibi mal beyanı vermediği halde davacı tarafından yapılan icra takibinde mal beyanı verip haciz konulan taşınmaz hakkında meskeniyet iddiasında bulunduğu, davalılar arasındaki alacak-borç ilişkisin gerçeği yansıttığı yönünden başka delil sunulmadığı, davalılar arasındaki borçlanma ilişkisinin muvazaalı olduğu" anlaşıldığından davanın kabulü ile takip ve dava konusu olan bononun ve bu bonodan dolayı yapılan takibin muvazaalı olduğundan iptaline, takip dosyası ile yapılmış haciz ve diğer işlemlerin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
6352 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinden sonra yapılan hacizler hakkında 6352 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekeceği, takip tarihi 05.07.2012’den önce olsa da, takip işleminin (haciz işleminin) ne zaman yapıldığının dikkate alınması gerekeceği-
237 Sayılı Taşıt Kanunu’nun 4. maddesinde kimlere makam aracı verileceği düzenlenmiş olup, belediye başkanının anılan yasa uyarınca kendisine makam aracı tahsis edilecekler arasında sayılmadığı; aracın, makam aracı olarak kullanılması, onun fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı anlamına gelmeyeceği, kamu hizmetinin yürütülebilmesi için belediye başkanının makam aracının bulunmasının da gerekmediği-
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olmasının gerekeceği-
Borçlunun serbest iradesi ile kurduğu ipoteklerin, daha sonra bu yerle ilgili olarak meskeniyet iddiasında bulunulmasını engelleyeceği, zira, evini kendi iradesi ile ipotek eden borçlunun artık ona ihtiyacı olmadığının kabul edilmesinin gerekeceği-
İcra dosyasında taraf sıfatı bulunmayan (üçüncü kişi) bankanın -teminat mektubunu düzenleyen olması sebebiyle- haczedilmezlik şikayetinde bulunabileceği,icra mahkemesince daha önce teminat mektubunun haczinin iptaline yönelik şikayetin reddine karar verilmiş olmasının, şikayetçiler farklı olduğu için, derdestlik sebebiyle bankaca yapılan sonraki şikayetin reddedilmesini gerektirmeyeceği-
Satıştan elde edilen paradan, ilk önce borçluya haline uygun bir ev alabileceği kadar paranın bırakılacağı; artan paranın ise evi haczettirmiş olan alacaklıya ödeneceği-
Mahkemece, HMK'nun 33. maddesinde yer alan hukuki tavsifin hakime ait olduğu kuralı uyarınca eski hale getirmeye ilişkin aynı kanunun 95 ve 96. maddeleri nazara alınarak, borçlunun mazereti tartışıldıktan sonra şikayetin süresinde olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi halinde bile bu durumun, haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi olmayacağı-. Tescil kararı hacizden sonra verildiğinden ve tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm taşımadığından, "haczin kaldırılması istemi"nin 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabileceği, icra mahkemesince bu konuda yapılan şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, tescil davasının sonucu beklenip, "istihkak davası" şeklinde nitelendirme yapılarak şikayetin kabulü ile "haczin kaldırılması" yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-