Davacı TRH 2010 yaşam tablosundan daha kısa ömür belirleyen PMF yaşam tablosuna göre talepte bulunduğundan davacının talebi dikkate alınarak, Uyuşmazlık Hakem Heyetince de hükme esas alınan PMF1931 ve progresif rant yöntemine göre bulunan hesaba göre karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm tesisinin doğru olmadığı- Uyuşmazlık Hakem Heyetince davacı yararına hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16. maddesinin 13. fıkrasının uygulanması gerektiği gözetilerek AAÜT'nin 13. maddesi gereğince hesaplanan vekalet ücretinin 1/5'i oranında maktu vekalet ücretinin altında kalmamak kaydıyla vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin ve İtiraz Hakem Heyetince davalı sigorta şirketi vekilinin bu yöne ilişkin itiraz başvurusunun reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
El atmanın önlenmesi ve eski hâle getirme istemi ilişkin eldeki davada, mahkemece verilen B Blok 10 numaralı bağımsız bölüm (mesken) ile C Blok 10 numaralı bağımsız bölüm (mesken) arasındaki duvar ile B Blok 12 numaralı bağımsız bölüm (işyeri) ile C Blok 12 numaralı bağımsız bölüm (işyeri) arasındaki duvar ve işyeri nitelikli B Blok 11 ve 12 nolu bağımsız bölümlerle C Blok 11 ve 12 nolu bağımsız bölümler arasındaki ana duvarları da kapsayacak şekilde projeye uygun hâle getirme kararının talep aşımı olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği-
Müteselsil kefilin TBK 586. maddesinden kaynaklanan savunmaları, def’i niteliğinde olup, kefilin ödemede geciken esas borçlu ihtar edilmeden kendisine başvurulamayacağını ileri sürmesinin gerektiği, bu hususu hakim re’sen dikkate alamayacağından, kefile def’i hakkı tanıyan T.B.K 586/1. maddesi hükmünün kamu düzeni ile ilişkili olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, o halde HMK 355. maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplere münhasır yapılacak olmasına, davalı kefilin istinaf kanun yolu başvurusunun bulunmamasına göre, aleyhe bozma yasağı ve HMK 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak davacı vekilinin temyizi üzerine İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Haksız fiile dayalı olarak açılan alacak davasında; alacak miktarı davadan önce delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda belirlendiğinden, davacının belirsiz alacak davası açmasının hatalı olduğu- Dava dilekçesinde belirtilen alacak miktarı dikkate alınarak bu miktar yönünden mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya bir haftalık kesin süre verilmesi (HMK. 119/2) ve duruma göre davaya kısmi dava olarak devam edilmesi gerektiği, hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı- "Şartları oluşmadan belirsiz alacak davası şeklinde açılan davanın, dava şartı noksanlığı nedeniyle mahkemece usulden reddedilmesi gerektiği" görüşünün kabul edilmediği-
İtirazın iptali davasında, icra takibinde talep edilen ancak harç ikmalinde bulunulmayan gayrinakdi alacak yönünden karar verilmesinin hatalı olduğu- TBK 100 uyarınca, davalı borçlunun kısmi ödemelerinin öncelikle faiz ve masraflara mahsubu ile bakiye kalması halinde asıl borçtan düşülerek, itirazın iptali davası tarihi itibariyle kapak hesabının çıkartılarak hesap yapılması gerektiği, anılan maddenin uygulanması için takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekmediği-
Her ne kadar kaza tarihi itibariyle TRH 2010 Tablosu'na göre hesaplama yapılması gerekirse de davacının talebi dikkate alınarak PMF 1931 progresif rant usulüne göre yapılan tazminat hesaplamasının hükme esas alınması gerekirken yazılı biçimde karar verilmesinin doğru olmadığı-
İpotek borçlusunun mirasçısı tarafından icra mahkemesine sunulan şikayet dilekçesinde limit aşımı iddiasında bulunulmadığının anlaşıldığı, limit aşımına ilişkin şikayet her ne kadar süresiz olarak her zaman ileri sürülebilir ise de mahkemece talepten fazlasına hükmedilemeyeceğinden, re'sen bu hususun değerlendirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece tazminat talebi bulunmayan borçlu lehine tazminata hükmedilmesi isabetsiz olup mahkeme kararının tazminat verilemeyeceğinden düzeltilerek onanması gerekirken, Dairemizin ............... sayılı kararı ile maddi hataya dayalı olarak bozulması doğru olmadığı gibi, bu durum taraflar yönünden usulü müktesep hak teşkil etmeyeceğinden maddi hataya dayalı bozmaya uyularak verilen bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak, ilk derece mahkemesi kararının belirtilen nedenle düzeltilerek onanması gerekeceği-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dilekçesine göre 2007 tarihli 17.000YTL bedelli senet dava konusu ise de, dosyaya sunulan bononun vade tarihi, dava dilekçesinde belirtilen tarih olmakla birlikte miktarının 15.000YTL olduğu ve davalının 2008 tarihli oturumdaki beyanında dava konusu senedin taraflar arasındaki hukukî ilişki nedeniyle alındığını ve miktarının 15.000YTL olduğunu bildirmiş olduğu eldeki davada, mahkemece dava dilekçesindeki senet miktarına yönelik açıklamaların maddi hataya dayalı olduğunun kabul edilerek işin esasına girilmesinin gerekip gerekmediği - maddi hata olarak kabul edilerek işin esasına geçildiği takdirde bu durumun HMK’nın 25. ve 26. maddelerine aykırılık teşkil edip etmeyeceği -
Hâkim tarafların taleplerinden fazlasına veya başka bir şeye karar veremediğinden davacının talebi maluliyet nedeniyle sürekli iş göremezlik zararının tahsili isteminden ibaret olup, davacının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin bir talebi ve harcı yatırılmış bir davası olmadığından davacı vekilince geçici iş göremezlik tazminatı talep edilmediği halde yazılı şekilde talepten fazlasına hükmedilmesinin doğru görülmediği- Davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5'i tutarında olması gerektiği gözetilmeden, fazla vekalet ücretine karar verilmesinin doğru görülmediği-