Mahkemece, borçlunun, senetlerin düzenlenme tarihlerinin vade tarihlerinden sonraki bir tarih olduğu ve kambiyo vasıfları bulunmadığına yönelik şikayeti konusunda da inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesinin isabetsiz olduğu-
Lehtar-cirantanın çeki yeniden tedavüle çıkarmakla ikinci cirantaya ciro etmeden önceki durumuna döndüğü ve alacaklı tarafından ikinci ciranta hakkında takip yapılamayacağının kabulü gerekeceği, o halde, ilk derece mahkemesince, borçlunun isteminin kabulü ile takibin İİK'nun 170/a maddesi uyarınca iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede, takibe konu bonoya açık atıfta bulunulmadığı gibi, bono üzerinde teminat için verildiğine dair açıklama da olmadığından, dolayısıyla senedin teminat senedi olduğu kanıtlanamadığından, bölge adliye mahkemesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece yüze karşı verilen kısa kararda, “Takip durdurulduğundan asıl alacak miktarının %20'si olan 30.000 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine ,” karar verildiği, gerekçeli kararda ise, ”Davacının kötü niyet ve ağır kusuru tespit edilemediğinden tazminata ve para cezasına yer olmadığına,”, karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirildiği, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, HMK'nin 298/2. maddesi hükmüne uygun şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulması gerektiği-
Takibe konu belgenin, kambiyo senedi niteliğini haiz olmaması, İİK'nun 170/a maddesi hükmü gereğince takibin iptali sebebi ise de, aynı maddenin son fıkrası uyarınca; her ne suretle olursa olsun borç kısmen veya tamamen kabul edilmiş ise, icra mahkemesinin belirtilen sebebe dayanarak İİK'nun 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar veremeyeceği-
Takip borçlusu şirket tarafından "çeklerin elinden rızası dışında çıktığı" iddiası ile çek iptal davası açıldığı, ancak yargılama sırasında takip alacaklısı tarafından çeklerin mahkemeye sunulması üzerine, mahkemesince, davacı şirkete istirdat davası açmak için süre verildiği ve yapılan yargılama neticesinde davacı şirket ile çekleri davacının cirosu ile alan dava dışı şirket arasında ticari ilişki olduğunun belirlendiği ve bu nedenle çeklerin davacının iradesi dışında elinden çıktığının kanıtlanamadığı gerekçesi ile istirdat davasının reddine karar verildiği görülmekle, yargılama sırasında borçlu şirketin çeklerdeki imzayı ya da takip alacaklısına karşı borcu kabulü bulunmadığı gibi, yargılama sırasında imzanın sıhhatine yönelik bir araştırma da yapılmadığından, mahkemece, borçlunun imzaya itirazının esasının incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği, İİK. mad. 170/a-son uyarınca sonuca gidilmesinin isabetsiz olduğu- Hakkında takip başlatılan muteriz borçlu, sadece şirket olduğu halde, gerekçeli karar başlığında borçlu şirket yetkilisinin de “davacı” olarak gösterilmesinin hatalı olduğu-
Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı ve paraf imzanın da sahte olduğu yönündeki itirazların bilirkişi incelemesi ile sonuçlandırılması gerekeceği, çek keşideci tarafından düzenlenmiş olduğundan, çek üzerindeki çıkıntı ve değişikliklerin keşideci tarafından paraf edilmesi gerekeceği, ayrıca bu durum çekin vasfını etkileyen bir husus olduğundan keşideci dışındaki tarafların da itirazda hukuki yararlarının olduğu, bankaya süresinde ibraz edilip edilmediği belirlenerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bu konuda lehtarın itiraz hakkının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece kararın gerekçe kısmında; ayrı ayrı paragraflarda olmak üzere şikayetin kabulüne ve şikayetin reddine şeklinde iki farklı açıklama yapılarak gerekçenin kendi içerisinde çelişki oluşturulduğu gibi yine karar kısmı ile gerekçe arasında uyumsuzluk olacak şekilde sonuca gidildiği anlaşılmış olup, anılan çelişkinin giderilerek hüküm tesisi için mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
"Takibe konu bononun taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin teminatı olarak sözleşme ile birlikte verilen teminat bonosu olduğu" şeklindeki iddianın borca itiraz niteliğinde olduğu- İcra müdürünin takip talebi üzerine senetten anlaşılmayan bir hususu inceleyemeyeceği ve borçlular icra mahkemesine başvurusunda icra müdürünün takip hukuku kurallarına aykırı davrandığını ileri sürmediğinden, borçluların icra mahkemesine başvurusunun şikâyet mahiyetinde olmadığı- Borçlular talebini şikâyet olarak nitelendirip İİK'nın 170/a. maddesinin 2. fıkrasının uygulanmasını talep etmiş ise de, hukuki nitelendirme hâkime ait olup senedin sözleşmenin teminatı olarak verildiğine ilişkin borca itirazın duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği- "Borçluların iddiasının kişisel def'i niteliğinde olduğu ve bu hususun alacaklı bankaya karşı ileri sürülemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Çekin keşide tarihinin 31.11.2015 olduğu ancak; böyle bir tarih mevcut olmadığından keşide tarihinin 30.11.2015 kabul edilmesi gerektiği ve buna göre ibrazın süresinde olduğu, bozma kararımızın maddi hataya müstenid olup, maddi hataya dayalı bozmanın, borçlu lehine usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, çekin süresinde bankaya ibraz edildiği, bu nedenle şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği-