Boşanma veya ayrılık vukuunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş tarafın gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate almasının gerekeceği-
Velayetine bırakılan müşterek çocuğun, 14.02.2005 doğumlu olup, yaşı itibarıyla anneye bağımlı olmaktan da çıktığı, haklı ve geçerli bir sebep olmaksızın kardeşlerin birbirlerinden ayrılmasının da, aile bağlarını ve kardeşlik ilişkilerini zayıflatacağı, baba yanında kalmasının çocuğun bedeni ahlaki ve fikri gelişimine engel olacağı yönünden ciddi sebep ve delillerin de bulunmadığı, bu hususlar dikkate alınarak, müşterek çocuğun velayetinin de davalı-karşı davacı (baba)'ya bırakılmasının gerekeceği-
Zina sebebinin kanıtlanmadığı ve davalının güven sarsıcı davranışlar içerisinde girdiği anlaşıldığından, mahkemece davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı davası hakkında deliller değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Tarafların müşterek çocuğunun dava tarihinden önce vefat ettiği anlaşıldığından bu çocuk yönünden de tedbir ve iştirak nafakası takdir edilmesinin ve velayet düzenlemesi yapılmasının doğru görülmediği-
Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, günün ekonomik koşulları, çocukların yaşları ve okul durumları nazara alındığında, takdir edilen nafaka miktarının makul oranda ve hakkaniyete uygun bulunduğu-
Boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-davacı ( kadın )'ın daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleştiğinden, davalı-davacı ( kadın ) yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekeceği-
Velayetleri davacı baba'ya bırakılan müşterek çocuklar ile davalı arasında kişisel ilişkiye dair düzenleme yapılmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığının ve bunun belirlenmesinin kaçınılmaz olduğu, az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespitinin dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamayacağı, az kusurlu eşin karşı çıkmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmasının, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığının anlaşılmasının gerekeceği-
Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk ile baba arasında her hafta C.rtesi günü başlayıp Pazar günü sona eren kişisel ilişki tesisi anneyi eve bağımlı hale getirip velayet görevini gereği gibi ifasını da engelleyeceğinden baba ile küçük arasında ayın belirli hafta sonları kişisel ilişki kurulması gerekeceği-
Çocuklarla evde yangın çıkaran davalı arasında kişisel ilişkinin çocukları tehlikeye sokup sokmayacağı, davalının kişisel ilişkiyi amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullanıp kullanmayacağı ve gözetim altında kurulmasının çocukların menfaatine uygun düşüp düşmeyeceği konusunda mahkeme nezdindeki uzmanlardan görüş alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekeceği-
Velayeti davacı anneye bırakılan müşterek çocuk yararına boşanma hükmünün kesinleştiği tarihinden geçerli olmak üzere iştirak nafakası takdiri gerekirken karar tarihinden geçerli olmak üzere iştirak nafakasına hükmedilemeyeceği-