İlama dayalı alacakların ilama uygun şekilde hesaplanmasının icra memurunun görev alanına girdiği- Şikayet dilekçesinde yer alan ‘‘alacak miktarı da yanlış olup bunun da düzeltilmesi gerekir’’ şeklindeki soyut beyanın alacağın hesabının doğru yapılmadığına ilişkin olduğu, alacağın miktarına itiraz edilmediği anlaşıldığından, sıra cetveline ilişkin bu uyuşmazlığın icra mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Şikayetçi üçüncü kişinin, "haczi yapılan menkuller üzerinde rehin alacağı olduğunu" ileri sürerek, "satış ve sonraki aşamalarda rüçhanlı alacaklı olarak kabul edilmesini ve paylaştırma aşamasında bu durumun göz önüne alınmasına" yönelik yaptığı başvurunun, satış sonrasında sıra cetveli yapılması halinde sıra cetveline itiraz olarak, icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılmaması durumunda ise memurluk işlemini şikayet yoluyla ileri sürülebilecek iddialar olup, mahkemece bu aşamada anılan şikayetin dinlenme olanağı bulunmadığından reddi gerekirken istemin esasının incelenerek reddinin isabetsiz olduğu-
İcra mahkemesinin kararı ile şikayetçinin haczinin düşmemiş olduğuna karar verildiği görüldüğünden, şikayet konusu taşınmaz üzerinde 73.677,30 TL'lik haciz bulunduğu, taşınmazın satış bedelinin 55.000,00 TL olduğu ve paylaştırma sonucu borçluya iadesi gereken miktar kalmayacağı gerekçesiyle, birleşen dosyada şikayetin reddi gerektiği- Asıl dosyada ise, şikayet olunanın haczinin daha eski tarihli olduğu ancak şikayetçinin alacağının ilama dayandığı, İİK. mad. 100 gereği hacze iştirak ettiği, her iki alacağın da imtiyazlı alacak olmadığı, dolayısıyla paylaştırmanın garameten yapılması gerektiği-
İcra hukukunda şikayet yargılamasına asli müdahil olarak katılmanın mümkün olmadığı- Borçlunun üçüncü kişi nezdindeki doğmuş ve doğacak alacaklarının haczedilebileceği, haciz ihbarnameleri ile konulan haciz ile borçlunun alacaklı olduğu icra dosyası üzerine konulan hacizlerin birlikte değerlendirilerek sıra cetveli yapılması gerekirken sadece borçlunun alacaklı olduğu icra dosyası üzerine konulan hacizlerin dikkate alınmasının hatalı olduğu- Şikayetçi avukatın vekalet alacağının, Avukatlık Kanunu'nun 166/2. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesi ve Avukatlık Kanunun 164/2. maddesindeki sınır göz önünde tutularak gerekirse bu konuda denetime elverişli rapor alınıp sıra cetvelinin iptalinin gerekip gerekmediğine karar verilmesi gerektiği-
Kamu hacizlerinin, paylaşıma konu bedelin icra dosyasına girmesine kadar haciz konulması halinde garameten paylaşıma intikal edeceği-
Sıra cetveline ilişkin olarak hem sıra ve hem de esasa itiraz olunması halinde de genel mahkemelerin görevli olacağı- Zamanaşımına ilişkin itirazın alacağın esasına yönelik olduğu- Diğer itirazlar ile birlikte "alacağın zamanaşımına uğradığı" ileri sürülerek yapılan başvurunun genel mahkeme görülmesi gerektiği-
Sıra cetvelinde birinci sırada yer alan alacaklının sırasına ilişkin yapılan başvurunun icra mahkemesinde çözüme kavuşturulması gerektiği-
Sıra cetvelinde kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklıların da yargılamaya dahil edilmesi gerektiği, onlar hakkında da hüküm kurulması gerekeceği- Şikayette hasım gösterilmemesinin ya da eksik veya yanlış kişiye husumet tevcih edilmesinin talebin reddini gerektirmeyeceği- Bu durumda mahkemece şikayetçiye sıra cetvelinde sadece kendisine pay ayrılan diğer alacaklılara husumet tevcihi yönünde kesin süre verilip bu alacaklıların da davaya dahil edilmesi, duruşma açılıp, şikayet dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilerek, taraf teşkilinin sağlanması, varsa savunma ve delilleri değerlendirilerek uyuşmazlığın incelenmesi gerekirken, taraf teşkili yapılmadan dosya üzerinden hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
İflas sıra cetvelinde şikayetçinin kendi sırasına itiraza ilişkin başvuruda, şikayetçinin İİK. mad. 227/1 ve 16/1 uyarınca, 7 gün içerisinde sadece kendi sırasına yönelik itirazlarını, husumeti iflas idaresine yönelterek İİK. mad. 235/son gereğince icra mahkemesinde ileri sürmesi gerektiği- Şikayetçinin başvurusu sırasında İİK'nın 234. maddesi uyarınca tebliğ avansı yatırmadığı ve sıra cetvelinin ise gazetede ilan edildiği anlaşıldığından, tebliğ avansı vermeyen şikayetçinin 7 günlük itiraz süresinin en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başladığı ve davanın bu süre geçtikten sonra açıldığı gözetilerek, şikayetin süreden reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin gerekçeli kararında temyiz süresinin hatalı olarak 15 gün olarak belirtilmesi halinde bu sürenin uygulanması gerektiği-