Sıra cetveline itiraz davalarında taraflar arasında her zaman düzenlenebilecek bono alacağın varlığını başlı başına ispatlamaya yetmeyeceği, bu davalarda alacağın varlığını ispat davalıya düştüğü ve bu nedenle davalı alacağının gerçek bir ilişkiye dayandığını ispat etmek zorunda olduğu- Davalının alacağını her hangi bir hukuki ilişkiye dayandıramadığı, asıl ve birleşen davada davacıların alacaklı olduğu belgelerin davalının alacaklı olduğu belgelerden sonraya ait olmasının bu kapsamda öneminin olmadığı, davalının alacağının varlığını ispat edemediği anlaşıldığından asıl ve birleşen davaların kabulüne ve davalıya ayrılan payın garameten asıl ve birleşen davada davacılara ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
Davacının, bedeli paylaşıma konu araç üzerindeki rehin kapsamına, şikayetçinin icra dosyasının da dahil olduğu, bu nedenle sıra cetvelinin iptaline yönelik istemin, alacağın doğumuna ve esasına yönelik olmayıp rehnin kapsamına yönelik olduğu ve bu tür bir iddianın çözüm yerinin genel mahkeme değil icra hukuk mahkemesi olduğu-
Şikayetçinin icra dosyasında taşınmazlara 22.12.2008 tarihinde haciz konulduğu, 2 yıl olan satış isteme süresinde 13.10.2010 tarihinde, İİK'nın 121. maddesi gereğince verilen yetki üzerine ortaklığın giderilmesi davası açıldığı, bu işlemler süresince 22.12.2008 tarihinde konulan haciz için satış isteme süresi duracağından bu dosyanın haciz tarihinin 22.12.2008 olduğunun kabulü gerektiği-
İcra müdürlüğü tarafından düzenlenen "yediemin parasının ödenip başkaca para kalmadığına" ilişkin karar "sıra cetveli" mahiyetinde olduğundan, davacının itirazı anılan kararda yapılan hesaplamaya ilişkin olup sıra cetveline şikayet mahiyetinde olduğu ve şikayet yolu ile icra hukuk mahkemesinde ileri sürülebileceği-
İİK'nın 101. maddesi uyarınca hacze takipsiz iştirak koşullarını taşıyan şikayetçinin İİK'nın 206/4-C maddesi uyarınca, son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan nafaka alacağı rüçhanlı olacağından (İİK m. 140/3), şikayetçinin nafaka alacağına münhasır olmak üzere iştirak edilen alacağın haciz tarihinden geriye 1 yıllık kısmının (davada geçen süre hariç) rüçhanlı olacağı-
"İflas kararının bozulması ile ortada sıra cetveli olmadığından sıra cetveline itiraz davasının konusuz kaldığı" kabul edilmişse de,  davalı hakkında verilen iflas kararının bozulduğu ve iflas davasının derdest olduğu anlaşıldığından, derdest davanın bekletici mesele yapılması gerektiği-
İcra Mahkemesinde, Adalet Bakanlığı'na Ait Depo ve Garajlarda Muhafaza Edilen Mahcuz Mallar İçin Alınacak Ücret Tarifesi Hakkında Tebliğ uyarınca sıra cetvelinde muhafaza bedeli kapsamında belirlenen ve öncelikle ödenen bedelin anılan tarifeye uygun olarak düzenlenip düzenlenmediği denetlendikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Her ne kadar sıra cetvelinin Y. Bankası'na 16.10.2014 tarihinde tebliğ edilmiş ve bu dava süresinde olmamış ise de İ. Bankası'na 17.10.2014 tarihinde, C.'a 20.10.2014 tarihinde tebliğ edildiği, bu nedenle temlik alınan bu alacaklar yönünden davanın süresinde açıldığının anlaşıldığı, temlik alınan her üç alacak içinde süre yönünden davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı ile keşideci-borçlu arasında, bononun ilk olarak takibe konulduğu tarihten önce de süregelen husumet bulunduğundan davacının söz konusu bonoya karşı muvazaa iddiasında bulanabileceğinin kabulü gerekeceği, bu durumda, muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükü davalı alacaklıda olduğundan, davalı temlik alacaklısına, temlikinin gerçek bir borç ilişkisine dayalı olduğunu ispat etmesi için imkan tanınması, bu husustaki savunma ve delilleri araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Bedeli paylaşıma konu taşınmazlar üzerinde davacının 08.05.2013 tarihinde haciz işlemi yaptığı ve 28.04.2014'te satış avansını yatırdığı, bu nedenle davacının haczinin ayakta olduğunun anlaşıldığı, mahkemece haczin ayakta olduğu ve davacının hukuki yararı bulunduğu gözetilerek davacının muvazaa iddiasına ilişkin deliller toplandıktan sonra, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-