Ecrimisilin, kötüniyetli zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu bir şeyi haksız olarak alıkoyması nedeniyle hak sahibine ödemek zorunda kaldığı bir tür haksız fiil tazminatı niteliğinde olduğu; çekişme konusu taşınmazın davacı Belediyeye devredildiğini bilmeyen davalının, önceki malik olan dava dışı kişi ile yapmış olduğu yazılı kira sözleşmesine istinaden çekişmeye konu taşınmazları tasarruf ettiği ve bu kuruma kira bedellerini ödediğinden kötüniyetli olmadığı-
İstihkak iddiası sadece taşınır mallara ilişkin olarak ileri sürülebildiğinden, şikayetçilerin icra mahkemesine başvurusu borçlunun taşınmaz hissesi üzerine konulan haczin kaldırılması istemi olup, bu haliyle başvurunun şikayet niteliğinde olduğu, mahkemece, hukuki tavsifin hakime ait olduğu gözetilerek, başvurunun şikayet olarak vasıflandırılıp sonuçlandırılması gerektiği-
Şikayetçi üçüncü kişinin , haczedilen alacağın kendilerine ait olduğu iddiasına dayanan icra mahkemesine başvurusunun, bu hali ile İİK'nun 96 ve devamı maddelerine göre açılmış istihkak davası niteliğinde olup, icra mahkemesine öncelikle şikayet olarak başvurulmasının, HMK'nun 33. maddesinde yer alan hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu kuralı karşısında sonuca etkili olmadığı-
İhale alıcısı alacaklının, rüçhanlı ipotek alacağının belirlenmesine yönelik itirazlarının çözümü ancak ipotek alacağının sıra cetveli yapılarak belirlenmesi ve sıra cetveline itiraz hakkı verilmesi ile mümkün olduğu-
Kamu tüzel kişilerinin, gerekli hallerde üretim, iletim ve dağıtım tesislerinin işletilmesi ve bakım onarım işlerini tabi oldukları ihale mevzuatı çerçevesinde hizmet alınması yoluyla yaptırabileceği- İşletim ve bakım onarım işi için hizmet alımının 5784 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeye uygun olduğu- Davacının davalı şirketin asıl işi olan elektrik üretim işinin bölünmesi sureti ile teşekküllerince var edilen bir işte çalışmasının sözkonusu olmadığı, elektrik üretim işinden tamamen bağımsız makine bakım ve onarım işi olduğu; makinelerin ve üretimin niteliği gözetildiğinde teknik iş yaptığı, davacının yaptığı işin, davacı ve diğer işçilerin eğitim ve öğretim durumları da gözönüne alındığında teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerden olduğu, bu nedenlerle de sözleşmelerin düzenlenmesinde muvazaadan sözedilemeyeceği-  Bir makinede çalışarak asıl üretim işi yapanlar ile aynı makinenin bakımını yapan işçilerin aynı yerde çalışması işin doğası gereği olduğundan, bu hususun kamu personeli ile aynı işi yaptıkları anlamına gelmediği ve muvazaanın delili olarak edilemeyeceği- Davalı tarafından ihale ile verilen işler -davacının çalıştığı tarihte yürürlükte olan 4628 s. Kanun uyarınca- uzmanlık gerektiren işler olduğundan; yapılan sözleşmenin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesine aykırı olduğundan sözedilemeyeceği ve davacının bağlı olduğu işveren şirket ile davalı Elektrik Üretim A.Ş. arasındaki ilişkinin alt işveren yönetmeliğinde belirtilen şartlara uygun olduğu- 4628 sayılı Kanun'un 15/g maddesi -14.03.2013 t. ve 6446 s. K. mad. 30. ile- yürürlükten kaldırılmış ise de, bir kanun hükmünün yürürlükten kaldırılmasının anılan hükme dayalı olarak yapılan tüm işlemlerin muvazaalı olduğu sonucunu doğurmayacağı- Geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisinde, alt işverenin işçisi, asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanamayacağından alt işverenin işçisi olan davacının davalı asıl işverenin tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan alacak isteminin reddi gerektiği-"Davacıların asıl işte çalıştıkları; elektrik üretiminde kullanılan makinelerin bakım işinin de elektrik üretim işinin bir parçası olduğu, tüm ekipmanları davalının temin ettiği; alt işverenlerin teknik organizasyonunun olmadığı; asıl ve alt işveren işçilerinin aynı yerde çalıştıkları, buna göre alt işverenlik ilişkisinin unsurlarının bulunmadığı, kaldı ki Anayasanın 90. maddesi uyarınca onaylanarak üst norm haline gelen 194 sayılı ILO sözleşmesi uyarınca kamu işyerlerinde çalışanlara en az kamu işçilerinin şartlarının sağlanması zorunluluğu bulunduğu"na ilişkin görüşün HGK. çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatmasının yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu-
İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatmasının yasalarda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu ve yasal düzenlemeler karşısında alacaklıların bu davranışının hukuk düzeni tarafından korunamayacağı- "Aynı ilama dayalı birden fazla alacaklı için ayrı ayrı icra takibi yapılmasında yasaya uymayan usulsüzlük bulunmadığı" gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilemeyeceği-
Sıra cetvelini düzenleme yetkisinin ilk haczi koyan icra dairesine ait olduğu- Haczin talimatla uygulanması halinde sıra cetvelinin esas icra dairesince düzenlenmesi gerektiği-
Üçüncü kişinin açtığı istihkak davasına basit yargılama usulüne göre bakılacağı, dosya üzerinden karar verilemeyeceği-
Yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve işlemlerden dolayı şahsen sorumlu olmasalar da, gerek Kanunun gerek ana sözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevlerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması halinde sorumlu olacağı, bu sorumluluk davasının genel kurul kararı ile denetçiler tarafından açılacağı-