Genel kredi sözleşmesine dayalı istirdat istemine ilişkin davada zamanaşımı süresinin sözleşme hükümleri çerçevesinde mi yoksa sebepsiz zenginleşme kurallarına göre mi belirleneceği- Tarafların hukuki ilişkiyi vasıflandırmasının hakimi bağlamayacağı- Uyuşmazlığın genel kredi sözleşmesinden doğduğu kabul edilerek, davalının zamanaşımı def’inin bu çerçeve ele alınması gerektiği-
Davacı 3. kişi vekili dava dilekçesinde, terditli biçimde talebini sıralamış ve "satışa konu menkullerin müvekkiline ait olduğunu" belirterek "istihkak iddialarının kabulünü", eğer bu talep, ihalenin kesinleşmiş olması sebebiyle, kabul görmez ise, "satış bedelinin müvekkiline ödenmesini" istemiş olduğundan, uyuşmazlığın, 3. kişi tarafından açılmış istihkak davasına ilişkin olduğunun kabulü ile, mahkemece, varsa noksan harç tamamlattırılarak basit yargılama usulünün tatbiki ile ihalenin feshi davası sonucu da gözönünde bulundurularak, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Yayımlanmakla yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının, yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamları , gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı; bu kararların derdest dosyalar yönünden uygulanması gerekeceği, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının ,usuli kazanılmış hakların istisnasını teşkil ettiği- Anayasa Mahkemesinin iptal kararları, usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ettiğinden,  direnme kararının temyizi aşamasında, "tüzel kişilerin mal varlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerinin mal varlığından tahsil edileceği"ne ilişkin 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinin, Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen hükümlerinin tasarrufun iptali davasına etkisi değerlendirilerek inceleme yapılması gerektiği-
Mahkemece, mal rejiminin tasfiyesi ile davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağına kararın verildiği tarihten geçerli olmak üzere faiz uygulanmasına karar verilmesi gerekirken, yanlışa düşülerek davanın açıldığı tarihten itibaren faiz uygulanmasının isabetsiz olduğu, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın, bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekeceği-
Alacaklı tarafından İİK'nun 99. maddesi uyarınca açılan, davalı 3. kişinin istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin davanın duruşma açılmak suretiyle varsa noksan harç tamamlattırılarak ve tarafların tüm delilleri toplanarak, basit yargılama usulüne göre görülmesi gerektiği-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde borçlu tarafa fazladan masraf yükletilmesine neden olunması hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağı-
İcra Müdürlüğü'nce yapılan maaş hacizlerinin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine söz konusu şirketçe İİK 83/2 madde hükmü uyarınca düzenlendiği anlaşılan maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği, bu durumda mahkemece yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarınca düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarında olduğu gibi ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın bu ilkelere göre çözümlenmesinin doğru olmayacağı-
Mahkemece, davanın BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkin olduğunun kabulü ile davanın esasına girilerek öncelikle davacının işçilik alacağının kesinleşip kesinleşmediği veya takibe konulup konulmadığı tesbit edilerek, alacağın varlığının tesbiti halinde ise muvazaa koşullarının bulunup bulunmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar vermek gerekeceği-
Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanacağı- Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğu- Tasfiyeye konu vadesiz TL hesabı ile bu hesaba bağlı yatırım hesabı üzerinde bankacı-mali müşavir bilirkişi eliyle inceleme yaptırılarak tasfiye tarihi olan boşanma dava tarihi itibariyle bu hesapta ve bu hesaba bağlı yatırım hesabında tasfiye edilecek bir değer bulunup bulunmadığı, bu değerin TL olarak karşılığının ve tasfiye tarihinden daha önce toplu olarak elden çıkarılmış mevcutlar bulunup bulunmadığının araştırılması; tasfiye tarihinde mevcut bir değer varsa bunun tasfiyeye tabi tutulması, daha önce bu hesaptan ve bu hesaba bağlı yatırım hesabından TMK. mad. 229/2 gereğince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yapılan devir ve tasarruflar bulunup bulunmadığının da değerlendirilip, bulunuyorsa bunun da tasfiye hesabına dahil edilmesi ve talep miktarı da gözetilerek alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Kamu malı niteliğinde bulunan yerler Devlet'in hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilmesi ve özel mülkiyet şeklinde de tapuya tescilinin mümkün olmadığı- Davalı tarafından ev yapılan yerin yol niteliğinde olduğuna göre, davacı Hazinenin mülkiyet hakkına dayandığının kabulü gerektiği-