Ticari temsilcinin, gerçek anlamda ortak olmadıkça, bağımsız hareket etmedikçe ve murahhas üye olmadığı sürece, iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği- Davalılar hukuki ve kişisel olarak işverene bağımlı çalışıyor ise arada iş ilişkisinin, bağımsız çalışıyor ise vekalet ilişkisinin olduğu, yönetim kurulu murahhas üyesi veya ortak ise kişinin organ sıfatı ile ortaklık ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği-
Davacının dava dilekçesindeki anlatımından davanın "muhdesatın tespiti talebi"ne ilişkin olmayıp, kadastro tespitiyle oluşan ve bu şekilde tapuya tescil edilen muhdesat şerhinin değiştirilmesine ilişkin 3402 s. Kadastro Kanunu'nun 19/2. maddesine dayalı bir talep niteliğinde olduğu anlaşıldığından, delillerin bu çerçevede değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesinin talebin esasını değiştirmeyeceği, o halde, mahkemece; davanın iştirak nafakası artırımı davası olarak nitelendirilmesi gerekirken, tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olmasının doğru olmadığı-
Ödeme emrinin ilk olarak borçlunun bilinen adresine tebliğe çıkarılması, tebligatın iade edilmesi üzerine aynı adres olan mernis adresine tebligatın yapılması, tebliğ evrakında sadece adresin başında mernis adresi ibarelerinin yazılı olması, bu şerh dışında tebligat mazbatasını çıkaran merci tarafından Tebligat Kanunu’nun 23/I-8 ve Yönetmeliğin 16/2 maddesi kapsamında “adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu” belirtilerek, bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21/2 maddesi uyarınca tebligat yapılacağına dair meşruhat verilmeden yapılan tebligatın tebligat kanun ve yönetmeliğin adı geçen hükümlerine aykırı sayılacağı-
Yersiz ödenen aylıkların tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin davada, mahkemece "varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınması, medula sisteminde kayıtlarda görülen adresler ilgili sağlık kuruluşlarından araştırılması, boşanılan eş 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta ise ödeme için adına açılan banka hesabında kayıtlı yerleşim yerinin saptanması, özellikle davalının boşanmış olduğu eşiyle tekrar evlenmiş olması, boşanılan eşin denetmen raporunda birlikte yaşadıklarına dair beyanı dikkate alınarak bu dönem yönünden de değerlendirme yapılarak 'boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama' olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin irdelenmesi gerektiği"-
Bir davada olayları açıklamanın taraflara, hukuki nitelendirmenin hakime ait olduğu-
Tensip zaptında davanın alacak davası olarak yürütülmesine karar verilmiş olup, ön inceleme tutanağında davanın kambiyo senedi alacağından kaynaklı alacak davası olduğu tespit edilip, ara kararında da dava alacak davası olarak nitelendirilmiş ve yargılamaya devam edilmiş olduğuna ve davacının talebine göre, davanın alacak davası olduğunun kabulü ile işin esasına girilmesi gerekirken, davanın tespit davası olduğu ve eda davası açmak mümkün iken tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağı- İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatmasının dürüstlük kuralına uymayacağı-
Mahkemece, şikayetçinin isteminin ihalenin feshi davası olarak vasıflandırılıp, alacaklı ve ihale alıcısı yönünden taraf teşkili sağlanılarak şikayet nedenleri değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-