Davalı 25.12.2009 tarihinde davacının kıdemine göre 6 haftaya tekabül eden 42 günlük ihbar öneli verdiklerini, sürenin sonu olan 04.02.2010 tarihinde sözleşmesinin feshedileceğini davacıya ihbar etmiş olup, önel gün verilerek yapıldığından tebliğin yapıldığı günün hesaba katılmayacağı, 42 günlük sürenin 05.02.2010 tarihinde dolacağı; 4721 sayılı TMK 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğundan, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni himaye etmeyeceğinden sadece kullandırılmayan bir günlük ihbar öneli alacağının hüküm altına alınması gerekeceği-
Kooperatif genel kurulunda oy kullanılmasına haksız yere izin verilmediği iddiasında bulunmaları gereken davacıların toplantıya geldikleri halde çağrı usulsüzlüğünü ileri sürmelerinin, TMK'nın 2. maddesindeki iyiniyet kuralına aykırı olduğunun kabulü ve bu çağrı usulsüzlüğüne dayalı genel kurul kararının iptali isteminin reddi gerekeceği-
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği; bununla beraber Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanılan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan, tarafların bağımsız bölüm satımında anlaşarak alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması hallerinde, olayın özelliğine göre hakimin MK'nın 2. maddesini gözeterek açılan tescil davasını kabul edebileceğinden (İçt. Bir. K. 30.09.1988 T. 2/2) ve Koop. K.'nun mad. 42/6 gereğince; kooperatif defter, belge, genel kurul ve yönetim kurulu kararları toplanıp üzerinde bilirkişi tarafından inceleme yaptırılıp, açıklamalı, denetime elverişli rapor aldırılıp, sonucuna göre tapu iptali ve tescil davası hakkında karar verilmesi gerekeceği-
Tarafların sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartların önemli surette değişmesi halinde, artık o akitle bağlı tutulamayacakları, değişen koşullar karşısında taraflardan biri, TMK'nun 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini isteyebilecekse de, somut olay bakımından, uyarlama şartları taraflar açısından gerçekleşmediğinden mahkemece davacının kira sözleşmesinin uyarlanması davasının reddine karar verileceği-
Tarafların iradelerini etkileyip sözleşmeyi yapmalarına neden olan şartlar daha sonra önemli surette, çarpıcı, adaletsizliğe yol açan olayların gerçekleşmesi ile değişmişse, tarafların artık o akitle bağlı tutulamayacakları, değişen bu koşullar karşısında M.K.'nun 2. maddesinden yararlanılarak davaya konu kira sözleşmesi yeniden düzenlenebilecekse de taraflar açısından uyarlama şartları oluşmadığından açılan davanın reddi gerekeceği-
Mahkemece, kira sözleşmesinde %5 artış koşulu öngörülmesine rağmen, davacı tarafından yenilenen kira döneminde artışsız miktar üzerinden fatura düzenlenip davalıya tebliğ edildiği, davalının da kira ödemesini bu miktar üzerinden yaptığı, bu durumun takipten sonraki dönem için de devam ettiği, böylece taraflar arasında artış şartının uygulanmaması yolunda örtülü bir anlaşma bulunduğu, davacının sonradan artış talebinde bulunmasının MK. 2’de yer alan dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçesi ile davacının artış koşulundan kaynaklanan fark kira isteminin reddine karar verilmişse de,söz konusu faturalar taraflar arasındaki temel ilişkiyi oluşturan taşınmaz kiralama sözleşmelerine dayalı olarak keşide edilmiş olup, itiraz edilmemiş olsa da fatura, akdin ifası ile ilgili bir belge olduğu için akdin şartlarını değiştiremeyeceğinden, ihtilafın çözümünde esas alınacak olanın yazılı akit olduğu ve faturanın bu durumda sadece akdin ifası ile ilgili hususların ispatında delil kuvvetine sahip olduğu, akdin esaslı şartlarını ihtiva eden kısma ilişkin olarak sözleşmede değişikliğe gidildiği şeklinde yorumlanamayacağından, sözleşmede kararlaştırılan artış şartı geçerli olup, artış şartı uygulanmak suretiyle yeni dönem kirasının belirlenerek hüküm altına alınması gerektiği- Elektrik, su ve aidat bedellerinin davacı tarafından ödenmesinden sonra bunlara ilişkin olarak rücuen alacak davası açma hakkı bulunduğu ve davalının sıfatına göre sözleşmedeki muacceliyet koşulunun dava tarihi itibariyle geçerli olduğu-Kira sözleşmesinde %10’luk tutar olarak belirlenen ve "alacağın tahsilinde harcanan çabanın karşılığı" olarak ödenmesi kararlaştırılan tutarın niteliği itibariyle "cezai şart" olarak kabulü edilemeyeceği-
Toplantıya katılan bir üyenin çağrı usulsüzlüğüne dayanmasının TMK'nın 2. maddesindeki iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun ve salt bu çağrı usulsüzlüğüne dayanan böyle bir davacının süresinde açması gereken iptal davasının toplantı ve karar nisabı bulunmak kaydıyla reddi gerektiği- Kooperatif genel kurul toplantısına çağrılması gereken ortakların çağrılmamasının toplantı ve karar nisabını etkilemediği, üyenin toplantıya gelmediği ve çağrılmadığı ya da çağrılmasında usulsüzlük bulunduğu sonucuna varılması halinde, bu haller yokluğu değil, iptali gerektiren hallerden olduğu- Kooperatif genel kurul kararları ile site kat malikleri kurulu kararının iptali istemine ilişkin davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Üçüncü kişinin, alacaklının açtığı icra takibinin danışıklı olduğunu ve amacın dava konusu makinelerin elinden alınmasının amaçlandığını iddia ettiği görüldüğünden, icra mahkemesince borç kaynağı bono alacağının gerçek olup olmadığını tacir olan borçlunun ticari defterleri üzerinde yapılacak inceleme ile araştırılması gerektiği-
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden BK'nun 125. (TBK'nun 146.) maddesi hükmü gereğince on yıllık zaman aşımı süresi uygulanacağı ve bu sürenin sözleşmenin ifa olanağının doğması ile işlemeye başlayacağı, ancak satışı vaat edilen taşınmazın, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması TMK'nun 2. maddesinde yer alan “dürüst davranma kuralı” ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği-
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetilmek suretiyle, 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesi açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, anılan yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanun'la getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya sözkonusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesi gerekeceği, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğu-