Kronik şizofreni denilen akıl hastalığı nedeniyle vesayet altına alınmış davacının ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredi kartından yararlanarak bir menfaat elde ettiğinin ve davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davacının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunun kabulü gerektiği- Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre vesayet altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı- Sebepsiz zenginleşmenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmanın sonuca etkili olmadığı-
Davacının bankadan aldığı kredi borcunun sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerektiği, ödememesi halinde kredi borcunun teminatı olarak bankaya sözleşmenin ilgili maddeleri gereğince yetki vermesinin haksız şart olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşdan ödenmesi için otomatik ödeme talimatı verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığının söylenemeyeceği, aksinin kabulü halinde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacağı, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davalı bankadan kredi alabilmek için davacının serbest iradesi ile kabul edip onayladığı söz konusu sözleşme hükmünün haksız şart olarak nitelendirilip, yanlış değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi isteğine ilişkin davada tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı belirlenip, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanarak, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlığın TMK'nın müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekip, bunlar araştırılmadan paydaşlar arasındaki ecrimisil davalarında aranması gereken “intifadan men” koşulunun oluşmadığından söz edilerek davanın reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davasında tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı belirlenip, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanarak, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümleneceği-
Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı-
Paydaşlar arası el atmanın önlenmesi davasında, söz konusu paylaşmanın parsel bazında yapılıp yapılmadığının, her bir paydaşın taşınmazlarda kullanacağı alan olup olmadığı belirlenerek sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki alacak davasında, davacı yüklenici,eldeki davada, ıslah işlemi ile, tercihini kendisine isabet eden bağımsız bölümlerin tapu iptal ve adına tescili değil, bağımsız bölümlerin bedelinin tahsili yönünde kullandığı ve bu iddianın incelenmesinde zorunluluk bulunduğundan, 3 numaralı bağımsız bölümün rayiç değerinin belirlenerek, davalı arsa sahiplerinin ''bu bölümün satış bedelini eksik işlerin tamamlanması için kullandıkları'' yönündeki savunması üzerinde durularak, bu hususun kanıtlanması halinde, ıspat edilen eksik işlerin giderilme bedeli ile halen varsa mevcut eksik işlerin bedeli hesap ettirilip, yüklenicinin sözleşme gereğince yapı kullanma izni alma borcu bulunduğundan, yapı kullanma izni için gereken vergi, SGK primi, ruhsat harçları vb. tüm masraflar tespit edilip, ayrıca, taraflar arasındaki ek sözleşmeler gereğince arsa sahiplerinin alacağının olup olmadığı da saptanarak, sonuç olarak arsa sahiplerinin tüm alacaklarına nazaran, davacıların varsa alacaklarının tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Davalı işveren, fabrikaya nakil için davacı işçiye doğrudan bir görev teklifinde bulunmadığından davalı işverence yapılan fesih işleminin geçerli nedene dayanmadığı ve davacının işe iadesinin gerektiği-
Yabancı devlet mahkemesini yetkilendiren yetki sözleşmesine rağmen yabancı uyruklu taşıyan Türk uyruklu davalının ikametgah mahkemesinde dava açtığından, kendi ikametgah mahkemesinde kendisini daha iyi savunabilecek olan davalının davaya bakma hususunda Londra Yüksek Mahkemesi 'nin yetkili bulunduğu yolundaki itirazının TMK. mad. 2 hükmüne aykırılık oluşturduğu-
1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı kabul edilmesi gerektiğinin tespiti istemi-