Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu ve hukuk düzeni tarafından korunamayacağı- İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatmasının dürüstlük kuralına uymayacağı-
11. HD. 06.04.2016 T. E: 2015/9230, K: 3765-
Davalının 2011/53440 sayılı ve "Al J...+şekil" ibareli marka başvurusunun çekişmeli davacı marka başvurusundan sonra TPE kayıtlarına girdiği ve dikkate alınamayacağı, davalının tescilli 2001/20446 kod numaralı şekil markasının, gerekse "Al J.." ve "El C.." işaretlerini Türkiye yayıncılık sektöründe tanınmış olduğu, taraflar arasındaki işbirliği görüşmelerinin olumsuz sonuçlanması karşısında davacının tescil konusundaki ısrarının kötüniyetli olduğu, MK. 2 anlamında tescil engeli teşkil edeceği-
TMK'nın 452/2. maddesinde vesayet altındaki kişinin fiil ehliyeti hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde zarardan sorumlu olacağı- Tam ehliyetsiz kişinin normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması olacağı- Dava konusu olayda davalının kredi kartından bir menfaat elde ettiği, bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli gibi hareket eden davalının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliği ileri sürerek, ifadan kaçınmasının hakkın kötüye kullanılması olduğu, kısıtlının karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi malvarlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olduğu-
Çekişme konusu yapılan taşınmazda tüm paydaşları kapsayacak şekilde harici bir taksim ya da eylemli olarak fiili kullanım biçiminin oluşup oluşmadığının araştırılması gerektiği, böyle bir durumun bulunmadığının saptanması halinde davacı tarafın çekişmesiz olarak kullandığı bölüm olduğundan intifadan men olgusu oluşmadığı-
Taraflar arasında, işçinin rızası alınmadan ücretinin düşürülüp düşürülemeyeceği ve sonuçları noktasında uyuşmazlık bulunduğu davada, her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamayacağı- İşçinin aldığı ücret miktarının düşürülmesi, ikramiyenin veya sosyal yardımın kaldırılması, işçinin işyeri organizasyonunda mevcut görevinden daha alt seviyedeki bir göreve atanması, çalışma koşullarının ağırlaştırılması gibi durumların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 22 nci maddesi anlamında iş sözleşmesinin içeriğinin işçi aleyhine değiştirilmesi anlamına geleceğini- İşçinin açıkça onay vermediği esaslı değişikliklerin işçiyi bağlamayacağı-
Binaların tapu kaydında yer alan şerhteki binalar olduğu binanın bir bölümünü davacının bir bölümünü davalının kullandığı, davalı tarafından yapılan ve krokide kırmızı ile gösterilen bölümün taşınmazın niteliğini değiştirmediği açık olduğundan tüm paydaşları kapsayan fiili kullanma biçiminin oluşmadığı, ancak davacının taşınmazın bir bölümünü çekişmesiz olarak kullandığı olayda TMK. mad. 692 'nin de uygulanamayacağı, uyuşmazlığın elatmanın önlenmesi davası ile değil kesin çözüm getiren ortaklığın giderilmesi davası ile çözümlenebileceği-
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanmasının dürüst davranma kuralı ile bağdaşmayacağı- Kötüniyet iddiasının davanın her aşamasında ileri sürülebileceği ve mahkemece de kendiliğinden gözetileceği- Önalım davalarında fiili taksime değer verilebilmesi için taksimin yazılı olarak yapılması ya da taşınmazın çok sayıda paydaşının bulunması halinde tüm paydaşları tarafından fiilen kullanılan bölümlerin olmasının gerekmediği- Davacı ve davalıya pay satan paydaşların ayrı ayrı kullandıkları bölümlerin bulunmasının fiili taksim yapıldığını göstereceği-
Üçüncü kiş,i vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması gerektiği- Davacı, mirasbırakanı tarafından temlik edilen pay bakımından istekte bulunmayıp, kendi payını istemekte olup mahkemece "vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası ile açılan davada pay oranında istekte bulunulamayacağı " gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Davacının, 8 yıl boyunca davaya konu kredi taksitlerini ihtirazı kayıtsız sözleşmeye uygun şekilde ödenmesinden sonra, davalı bankanın kazanç elde ettiğini ileri sürerek, her bir taksit ödemelerinden doğan kur farkı bedelini geri istemesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu-