Davalı tarafın davacı markasına yanaşacak suretteki fiili kullanım şekilleri dikkate alınarak davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve ref’i ile davalı adına tescilli markaların TPMK Mal ve Hizmetler Sınıflandırma listesinin 35/06 alt grubunda yer alan genel mağazacılık hizmetleri ile 29. sınıfta yer alan mallar yönünden hükümsüzlüğüne, sair hizmetler yönünden hükümsüzlük davasının reddine dair verilen karar isabetli ise de dosya içinde yer alan ticaret sicil evrakından davalı şirketin ticaret unvanını 2008 yılında "... Ltd" olarak tescil ettirdiği ve dava tarihine kadar da fiilen kullandığı anlaşılmakta olup, dava tarihi itibariyle tescilin üzerinden altı yıldan fazla zaman geçtiği halde, davalının ticaret unvanının tesciline ve fiili kullanıma uzun süre sessiz kalan davacı tarafın, davalı tarafça bu ticaret unvanı ile bir çok yatırım ve ticari faaliyet gösterilmesinden sonra unvan terkini davası açmasının çelişkili davranış yasağına aykırılık teşkil edeceği ve bu davranışın TMK'nın 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği gibi, daha önceden tescilli benzer bir ticaret unvanı bulunmaksızın sırf işlevleri farklı olan marka hakkına dayalı olarak ticaret unvanının terkinini istemesinin de 6102 sayılı TTK'nın 52. ve 55. maddeleri ile bağdaşmadığı-
Yasadan doğan emeklilik hakkını kullanmak amacıyla iş sözleşmesinin feshedilmesi hakkın kötüye kullanılması sayılamayacağından kıdem tazminatı talebinin reddinin isabetsiz olduğu-
Davaya konu edilen taşınmazda tüm paydaşların kullandığı veya kullanabileceği çekişmesiz bölümler bulunmaması durumunda paydaşlar arasında fiili kullanım biçiminin oluştuğunun söylenemeyeceği, davacı ve davalının dava konusu taşınmazda paydaş olması ve dava konusu taşınmazın sadece davalı paydaş tarafından kullanılması nedeniyle davacının payı oranında müdahalenin men'ine karar verilmesi gerekeceği-
Kâr paylı karma hayat sigortası sözleşmesinden kaynaklanan ve sigorta süresi sonunda ödenmesi gereken tazminatın uyarlama yapılarak tahsili istemine ilişkin davada; toplum nezdinde “güvenilir kişi” sıfatına haiz olan ve üzerine düşen koruma yükümlülüklerini yerine getirmeyen davalı ..., güven sorumluluğu kapsamında, davacının haklı güveninin boşa çıkarılması nedeniyle (davacının) uğradığı zararı gidermek zorunda olduğu- O hâlde somut olayda davacının güveninin boşa çıkması nedeniyle uğradığı zarar miktarının belirlenmesi noktasında ve hâkimin hukuk yaratması kapsamında davacının da talebi gözetilerek uyarlama yapılabileceği-
Mirastan feragat sözleşmesinin geçersiz olduğu ileri sürülerek sözleşmenin iptaline bağlı olarak davalılar adına kayıtlı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile tescil isteği-
Dava, markanın hükümsüzlüğü, marka hakkına tecavüzün tespiti, meni, alan adının terkini ve tazminat istemleri- Kötüniyetli tescilin varlığı için kötüniyet tescil başvurusu anında var olması, tescilden uzun süre sonraki kullanımlarda, markanın tescil olunduğu gibi değil de başkalarının markalarına yanaşılarak yapılan kullanımlar marka hakkına tecavüz teşkil edebilirse de tek başına kötüniyetli tescile delalet etmeyeceği-
Yeni koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle açılan kiranın uyarlanması davasında ihtiyati tedbir kararı verilip verilmeyeceği- Davacı kiracının restoran olan kiralananda yapmış olduğu işin niteliği ve tüm koşullar ile taraflarca sunulan deliller göz önünde bulundurularak, kiranın mahkemece takdir edilecek bir miktar üzerinden ödenmesi konusunda "ihtiyati tedbir kararı" verilmesi, ancak bu tedbir kararının mahkemece belirli aralıklarla veya tarafların müracaatı üzerine değerlendirilerek durum ve koşulların değişmesi halinde kaldırılması veya belirlenen yeni bir miktar üzerinden devam etmesine karar verilmesi gerektiği-
Tüketicinin, hasarsız olduğu düşüncesi ile satın aldığı sıfır kilometre aracın satıştan önce hasar gördüğü ya da kusurlu imal edilmesi nedeniyle işlem gördüğü ve renk farklılığı olmaması için bagaj kapağına da boya taşırılarak ve boyanın orijinalliği bozularak kusurlu onarımlarla ayıbın gizlenmek istenmiş olduğu anlaşıldığından, tüketicinin kendisinden gizlenen ayıbın satımdan çok kısa bir süre sonra ortaya çıkması ve hemen akabinde hakkını elde edebilmek için tüm yasal yolları takip etmesi göz önünde bulundurulduğunda, malın ayıpsız misli ile değişimine karar verilmesi gerektiği- "Araçtaki ayıbın onarım masrafı ve onarıma bağlı değer kaybı toplamının yalnızca 2.000,00TL olduğu, malın değerine kıyasla ayıbın hafifliği dikkate alındığında misli ile değişim yönünde karar verilmesinin taraflar arasındaki hak ve nesafet dengesini bozacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
YİBK'nun 08.03.2019 T.10/1 sayılı içtihadı birleştirme kararından sonra, belirsiz süreli iş sözleşmesinde bakiye süre ücretine ilişkin Yargıtay 9. HD.nin de görüş değişikline gittiği- İş Kanununun 11. maddesinde öngörülen hükmün işçiyi koruma amacıyla düzenlendiği dikkate alınarak, objektif şartlar bulunmadığı halde belirli süreli olarak yapılmış olan iş sözleşmesinin, belirsiz süreli olduğunun işveren tarafından ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanımını olacağı- İş Kanunu'nun 11. maddesine dayanarak sözleşmenin belirsiz süreli olduğunu ileri sürme hakkının sadece işçiye ait olması gerektiği- Mahkemece, taraflar arasındaki belirli süreli iş sözleşmesinin işverence feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığının tespit edilmesi, iş sözleşmesinin haklı bir neden bulunmaksızın işverence feshedildiğinin tespiti halinde ise, TBK. mad. 438/2 uyarınca, işçinin, sözleşmenin sona ermesi yüzünden tasarruf ettiği miktar ile başka bir işten elde ettiği veya bilerek elde etmekten kaçındığı gelir araştırılmak suretiyle işçinin sözleşmenin feshinden sonraki dönem içinde başka bir işten gelir elde edip etmediği ya da iş arayıp aramadığı araştırılarak indirim yapılarak bakiye süre ücreti yönünden bir değerlendirme yapılması gerektiği-
Taşınmaz mal mülkiyetinin, kanundan kaynaklanan daraltımlarından biri olan önalım hakkıyla ilgili yorumların ve değerlendirmelerin; mülkiyet hakkının özüne zarar verecek şekilde, önalım hakkı sahibi lehine genişletilmesinin doğru olmadığı, bu nedenle; dava açılmadan önce gerçekleşen satış ve düzeltme işlemlerinin, bir bütün halinde ve hepsine eşit değer vererek mevcut durumun değerlendirilmesi gerektiği, önalım davasına konu satış sözleşmesine ve buradaki bilgilere dayanarak talepte bulunan davacının, dava açılmadan önce bu sözleşmedeki bir hatanın düzeltilmesine yönelik davalı işlemini kabul etmemesinin TMK'nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı-