Davacı, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, haksız rekabet oluşturan fiilin tespiti ve tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği ve bu nedenle uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Dinlenen davacı tanıklarının, davacının satış iradesinin bulunmadığı yönünde beyanda bulundukları, davalıların ise, davacının devredilen mülkiyet hakkının, hakkın teslimi yönündeki savunmalarını yöntemince ispat edemedikleri, öte yandan, davalılardan kayıt maliki olan davalı ......., diğer davalı vekil ......’ın annesi, davacının da yengesi olup, durumu bilen kişi konumunda olduğu, vekil ile el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri, vekalet görevi kötüye kullanmak suretiyle davacının zararlandırıldığı anlaşıldığından; mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın güncel tapu kaydının getirtilmesi, davalı ...........’nın taşınmazda hangi bağımsız bölümlerin malik olduğunun belirlenmesi, bu bağımsız bölümlerden kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalılardan ........'ya verilmesi gereken bağımsız bölümler tespit edildikten sonra, davacının kat irtifakı tesis edilmeden önce taşınmaz arsa vasfındayken çekişme konusu yapılan ............. payının, anılan bağımsız bölümlerin her birine ne oranda yansıdığı konusunda uzman bilirkişi kurulundan denetime elverişli şekilde rapor alınması, rapor sonucuna göre hâlen davalı adına kayıtlı olan bağımsız bölümler yönünden tapu iptali ve tescile, üçüncü kişiye devredilenlerin varlığının tespiti halinde ise onlar yönünden de tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada; davalı vekil ile kayıt maliki olan davalının el ve iş birliği içerisinde hareket edip etmediklerinin tarafların bildirmiş olduğu tanıkların yeniden dinlenilmesi suretiyle tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerektiği-
Vekil ile sözleşme yapan kişin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu hususun vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalacağı, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamayacağı, ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmamasının, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği, söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu-
Hak sahibinin, sahip olduğu hakka yönelik saldırıları durdurma ve önleme yetkisine rağmen, ya pasif kalarak bu yetkisini uzun süre kullanmaması ya da bu yetkisini kullanmayacağına ilişkin aktif bir davranış gösterdikten ve karşı tarafta da hakkın kullanılmasına karşı çıkılmayacağına ilişkin güven ve haklı beklenti oluşturulduktan sonra, kendisine duyulan güveni ihlal edecek ve karşı tarafı zor durumda bırakacak şekilde sahip olduğu haktan kaynaklanan yetkisini ileri sürmesinin dürüstlük kuralına aykırı ve çelişkili davranış teşkil edeceği- Daha önceden başkaları adına marka olarak tescilli bir işaretin, bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil ettirilmesi ve unvanın farklı bir faaliyet alanında tanıtıcı işaret olarak kullanılmasının marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilemeyeceği-
Borçlu şirketin iflasından önce dava konusu taşınmazlar üzerinde diğer davalı lehine tesis ettiği ipoteklerin iptalini istemi- Temlik alan temlike eden alacaklının haklarının halefi olduğundan, borcun doğum tarihinin, temlik tarihi değil, ilk alacaklının alacağının doğduğu tarih olarak kabul edilmesi gerektiği- İflas eden borçlunun ayrı bir tüzel kişiliği mevcut olup davacının özel şahıs olduğu, müflis şirketle aralarında organik bağ olmasının ve bu davadaki alacağı temlik alarak davayı devam etmesinin TMK. m. 2 kapsamında değerlendirilemeyeceği- Davalı üçüncü kişi bankanın, davalı müflis şirkete kullandırdığı kredi ile davalı bankanın kredi borçları ödenerek, ipotek tesis edildiğini, buna rağmen kullandırılan kredi tarihinden yaklaşık 1 yıl sonra ipotek tesis edilmesi ve bundan yaklaşık 1 ay sonra ipoteklerin fekkedilerek daha yüksek verilen kredinin nerde ise 6 katı bedelli yeni ipoteklerin tesis edilmesine ilişkin tasarrufunun İİK. m. 280 uyarınca iptali gerektiği-  Uzman bilirkişi aracılığı ile ipotek akit tablosu, davalı banka lehine tesis edilen ticari işletme rehni belgeleri ile ihale tutanağının incelenerek, ihale tutanağındaki makine ve techizatın ipotek kapsamında olup olmadığı veya hangilerinin kapsamında kaldığı tesbit edilerek, tesbit dışında kalan makine ve techizat bedelinin, davacıya ödenen ihale bedeli ile oranlamasının yapılarak ortaya çıkan rakamın davalı üçüncü kişiden tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Taraf şirketlerin Türk tabiiyetinde olmaları, asıl sözleşme ve tahkim şartının Türkiye dahilindeki bir işle ilgili ve Türkiye dahilinde imzalanmış olması sebebiyle halen yürürlükte bulunan 805 sayılı Kanun’un 1. maddesine göre Türkçe yapılıp yazılması zorunlu olmasına rağmen bu maddeye aykırı olarak İngilizce düzenlenip yazılmış olması, asıl sözleşmenin ifa ile sonuçlanmış olması sebebiyle geçersizliğini ileri sürmenin TMK’nın 2. maddesi hükmünce hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu düşünülse dahi, asıl sözleşme ile tahkim şartı - anlaşması birbirinden bağımsız - ayrı sözleşmeler oldukları ve tahkim şartının ileri sürülmesi bu davanın açılmasından sonra gündeme gelmiş olup, tahkim şartının ifa ile sonuçlanmasından söz edilemeyeceği, tahkim şartını da ihtiva eden sözleşmenin yabancı dilde yapılmasını sağlayan sözleşme tarafı da davacı taşeron olmadığından tahkim şartının geçersizliğini ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmayacağı, 805 sayılı Kanun’un 4. maddesine göre İngilizce olarak Türkçe dışında bir lisanla yapılan tahkim şartı bunu ileri süren davalı yüklenici lehine dikkate alınamayacağından, tahkim ilk itirazı reddedilip, işin esası incelendikten sonra, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, mahkemece taraf delilleri toplanarak gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temliklerin iradi mi yoksa vekâlet görevinin kötüye kullanılmak suretiyle mi gerçekleştirildiğinin toplanan ve toplanacak tüm delillerle birlikte değerlendirilerek açıklığa kavuşturulması, vekilin vekil edenleri zararlandırma kastı taşıyıp taşımadığının ortaya konulması amacıyla ve davanın niteliği gereği davacı tanıklarının yeniden dinlenilmesi, tanık deliline dayandığı anlaşılan davalı tarafa tanıklarını bildirmesi için usulünce süre verilip, bildirilmesi halinde davalı tanıklarının da dinlenilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dosya arasında mevcut davacıda bulunan ... Bankası A.Ş'ye ait konut kredisi hesap cüzdanından 147.807.051 ETL'nın 18.06.2007 tarihinde kapatıldığı ve hesabın ... Bankası'na devir olduğu ve dava dosyasından mevcut 18.06.2007 tarihli dekontun açıklamasında "N.K 18.06.2007 tarihinde 233.21 TL ödeme ile krediniz kasadan tahsil edilerek kapatılmıştır." yazıldığı görüldüğünden kapanış bakiyesi olan 147.807.051 ETL'nin davacı tarafından ödendiği ispatlandığından mahkemece sebepsiz iktisap ve denkleştirici adalet kuralı gereğince ödendiği ispat edilen bedelin dava tarihinde ulaştığı alım gücü belirlenerek, belirlenecek miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken 13.000 DM'nin karşılığı olan bedelin de ödenmesine karar verilen miktara dahil edilmesinin doğru görülmediği ve davalıların mirasçısı olmadığı gözetilmeden aleyhine hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Yapılan ödemelere ilişkin bankaya yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda ihtirazi kayıt koyulabilecek sistemsel yapının bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu durumda davacının başka suretle de faiz alacağı yönünden ihtirazi kayıt sunmadığı, faiz alacağı saklı kalmak kaydıyla yapılan ödemeleri kabul ettiğini davalı tarafa bildirmediği, sözleşmede borç ödedikten sonra ayrıca faizinin de istenebileceğine ilişkin açık bir hükmün yer almadığı, davacının ödemeleri kabul ettikten sonra ve son ödeme tarihinden 13 ay sonra fatura düzenleyerek faiz alacağını talep etmesinin BK 113 ve MK 2 maddeleri kapsamlarında yerinde olmadığı-