Davalı borçlu şirket ile davalı üçüncü kişi şirket arasında ticari ilişki olduğu, şirketlerin yetkililerin birbirini tanıdıkları, davalılar arasındaki tasarrufun İİK'nın 280 maddesi gereği iptale tabi bulunduğu-
Dava konusu gayrımenkulün tapuda 79.000,00 TL bedel ile devredilmiş olmasına rağmen tasarruf tarihindeki gerçek değerinin 295.000,00 TL olarak belirlenmiş olduğu, dosyaya ibraz edilen haciz tutanaklarının da İİK 278/2 hükmüne göre tasarruf tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde düzenlenmiş olduğu ve dava konusu tasarrufun İİK 278/2 maddesi gereğince iptale tabi olduğunu ve dava konusu gayrımenkulün hal binası içerisinde yer alan dükkan olmasına göre de İİK 280/3 maddesi gereğince de iptale tabi bulunduğu-
Tasarrufun iptali istemi- Borçlunun eşinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu biliyor kabul edileceği- Diğer davalının ise borçlu ile alacak- borç ilişkisinin olmadığının tanık beyanları ile sabit olduğu-
İİK m. 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemi- Davalılar arasında İİK m. 280/1'e  göre arkadaşlık, akrabalık, ticari ilişki veya komşuluk tespit edilemediği, üçüncü kişilerin borçlu davalının mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu ispatlanamadığı- İhtiyati haciz kararının karar kesinleşinceye kadar devamı gerekmekte olup, taşınmazda kurulan kat irtifakı sonucu hangi bağımsız bölümlerin davalıya ait olduğu belirli olmadığından davalının ihtiyati haczin kaldırılması veya bir bağımsız bölüme hasredilmesi yönündeki istinaf talebinin de reddi gerektiği-
Tasarrufun iptali istemi- Abi ile kardeşi arasındaki tasarrufun iptali gerektiği- Amca ile yeğen arasındaki tasarrufun iptali gerektiği- Tasarrufa konu mal varlığı değeri ile alacak miktarının kıyaslanması sureti ile hangisinin değeri daha düşük ise bu miktarın dava değeri olduğu-
Davalı yedinci kişiye kadar yapılan devirlerin kısa aralıklarla ve gerçek değerin altında, birbirini tanıyan kişiler arasında yapılmasının  devrilerin alacaklıdan mal kaçırma kastı içerisinde yapıldığı kanaatini uyandırdığı, taşınmazın bulunduğu apartmanın yöneticisi olan davalı tanığının beyanında "taşınmazın son malikten önceki sahibinin davalı borçlu olarak bilindiğinin" belirtildiği- Davalı yedinci kişinin, taşınmazı satın aldıktan sonra aidat makbuzlarının artık onun adına düzenlenmeye başladığına dair beyanı, bununla birlikte anılan davalının abonelik işlemlerini yaptırmış olması ve özellikle kış aylarında yurt dışında yaz aylarında Türkiye'de yaşıyor olması, borçlu ve diğer davalılar ile arasında bir tanışıklığın mahkemece tespit edilememiş olması, yine her ne kadar davalı yedinci kişi tarafından satım bedelinin nasıl ödendiği noktasında bir açıklama veya delil sunulmamış ise de; davacı tarafça da ona yönelik bir kötü niyet iddiası ve ispatı olmadığı ve mevcut içtihatlar çerçevesinde iyi niyetini ispatlamak zorunda olmadığı, aksine varsa kötü niyetinin davacı tarafça delillerle ortaya konulması gerektiği, tapudaki 141.000,00 TL değer ile gerçek değer olan 185.650,00 TL arasında çok fahiş fark da bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkemece bu taşınmazla ilgili davalı yedinci kişi aleyhine kabul kararı verilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı ve dava diğer davalılar yönüyle bedele dönüşmüş olduğundan, tasarrufa konu taşınmazın son tasarruf tarihindeki gerçek değeri olan 185.650,88 TL'nin davalılardan icra takip dosyalarına konu olan alacak ve ferileri ile sınırlı olmak üzere tahsili ile davacıya ödenmesine, (belirlenen bedelden davalı üçüncü kişinin 156.198,77 TL ile sınırlı olarak, davalı dördüncü kişinin 180.000,00 TL ile sınırlı olarak ve davalı beşinci kişinin 182.260,35 TL ile sınırlı olarak sorumlu tutulmalarına), karar verilmesi gerektiği
Dava konusu borçlu adına kayıtlı dava konusu taşınmazların her ne kadar takyidatlı tapu kaydında arsa vasfında olduğu belirtilmişse de tapu resmi senetlerinde dükkan/büro niteliğinde olduğunun anlaşıldığı- Haciz tutanağında taşınmazın davalı borçlu tarafından bar olarak işletildiğinin anlaşıldığı, davalı üçüncü kişinin de satın alma tarihinden hemen sonra bar işletme ruhsatı aldığı ancak işletmeyi aktif olarak kullanmadığı anlaşılmış olup, buna göre mahkemece tasarruf tarihinde taşınmaz üzerindeki işyerinin İİK madde 280/3 gereğince ticari işletme devri niteliğinde olup olmadığı hususu tartışılmadan karar verilemeyeceği-
Dahili davalı dördüncü kişinin 'üç taşınmazı bizzat borçlu şirketten, şirketin kendisine olan borcuna karşılık aldığını' beyan ettiği ve bu beyanının 'aradaki diğer satışların muvazaalı olduğunu' ortaya koyduğu, borçlunun ekonomik durumunu ve muvazaalı işlemleri bildiğinin ve devraldığı üçüncü kişi ile birlikte muvazaalı işlemde bulunduklarının kabulü gerektiği- 12.000,00 TL'ye satın alınan taşınmaz devir tarihindeki gerçek bedelinin 173.925,15 TL olduğu, 8.000,00 TL'ye devraldığından taşınmazın devir tarihindeki gerçek bedelinin 129.548,80 TL olduğu da nazara alındığında, mahkeme kararının dahili davalı yönünden usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava konusu araçların davalı borçlu şirketin ticari işletmesinin önemli bir kısmını teşkil etmemesine, davalı 3. şahsın galericilik yapıp iş bu araçları satın alıp elinden çıkartmasının hayatın olağan akışına uygun olmasına, dava konusu satışlardan önce davalılar arasında yapılan satışların da davalı 3. şahsın galerici olmasından kaynaklandığının anlaşılmasına göre; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı-
Davalı borçlu ile üçüncü kişi arasındaki ilk satışın misli fark nedeniyle iptale tabi olduğu (709.617,02 TL/152.439,01 TL), ayrıca davalı üçüncü kişi ile borçlu arasında önceye dayalı tanışıklık olduğu ve davacının ağabeyi olan üçüncü kişinin, İİK m. 280/1 uyarınca borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğu- Davalı üçüncü kişinin damadının kardeşi olan dördüncü kişinin ise, borçlu ile önceye dayalı tanışıklığı ve kötü niyeti de ispat edilemediğinden anılan davalı yönünden verilen kabul kararının doğru olmadığı, dördüncü kişinin, taşınmazın bulunduğu binada 5 yıldır kiracı olduğu, evi satın alırken konut kredisi kullandığı, 450.000,00 TL konut kredisinin satıcı davalının hesabına aktarıldığı, buna dair kredi evrakları ile dekontların sunulduğu, taşınmazın bulunduğu apartmanda 56 daire bulunduğu, bu nedenle borçluyu tanımadığı ve borçlu olduğunu bilmediği, taşınmazı aile konutu olarak satın aldığı ve içine tadilat yaptırdığı, Kayseri ilinde 56 dairelik bir apartmanda mevcut komşuluk ilişkileri ve anılan davalı tarafından sunulan deliller nazara alındığında davalı dördüncü kişinin İİK m. 280 kapsamında borçlunun ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğunun söylenemeyeceği ve bu durumda, tasarrufa konu taşınmazın üçüncü kişinin elinden çıkardığı tarihteki gerçek değerinin tazminat olarak, davacının icra takip dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere, davalı üçüncü kişiden alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği-