Davacı alacaklının alacağın kaynağı ile ilgili bir açıklama yapmamış olduğu, alacağın gerçekliğini ispat yükü davacı üzerinde olduğu - Bu halde mahkemece, davacının alacağının dayanağının ne olduğu hususu açıklattırılarak, gerektiğinde borçlu şirketin ticari defterlerinde araştırma yapmak sureti ile tesbit yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, dava konusu taşınmazın C Blok, 72 nolu bağımsız bölümün 02.07.2010 tarihinde davalı borçlu tarafından davalıya satıldığı- tasarruf tarihinde taşınmazın gerçek değerinin 140.000,00 TL olarak takdir ve tespit edildiği, ancak taşınmazın tapuda gösterilen satış bedelinin 90.000,00 TL olduğu, ayrıca alıcı tarafından 250.000,00 TL tutarındaki ipoteğin kabul edilmek suretiyle satış yapıldığı- İpotek bedelinin ödenmiş olduğu kabul edildiğinde, taşınmazı satın alan davacının tasarruf tarihindeki rayiç bedelden çok daha fazla bir bedel ile taşınmazı edinmesinin hayatın olağan akışına uymadığı, bu tasarrufun muvazaaalı olarak yapıldığının kabulüne karar verildiği fakat varılan sonucun dosya kapsamına uygun bulunmadığı- 960 parsel C Blok 72 nolu bağımsız bölümün 02.07.2010 tarihinde tapuda 140.000,00 TL na satıldığı- Bilirkişi taşınmazın değerini 90.000,00 TL olarak belirlendiği- Taşınmaz üzerindeki ipoteğin ödenerek satıştan çok önce 01.05.2010 tarihinde borçlu tarafından kaldırıldığı ilgili bankadan gelen yazı ile sabit olduğu- Bu halde ivazlar arasında önemli bir farkın olduğundan söz edilemeyeceği- Davalı üçüncü kişinin borçlunun yakını yada borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun da davacı tarafından ispatlanmadığı ve bu taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Dava konularından E.ler 4602 parseldeki taşınmaz 01.06.2010 tarihinde borçlu tarafından davalıya devredilmiştir. Taşınmazın tapudaki satış bedeli 145.000,00 TL olup bilirkişi satış tarihindeki değerinin 192.666,00 TL olarak belirlendiği- Bu hali ile ivazlar arasında önemli bir oransızlık bulunmadığı- Ancak davalı üçüncü kişi ile borçlu M. Tan'ın ortağı ve aynı zamanda borçlu olan C. İ. K. ile akraba olduğu- Bu halde davalının İİK'nın 280/1 maddesi kapsamında borçluların içinde bulundukları mali durumu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun kabulünün gerektiği-
Davalı firmanın dava konusu taşınmazın bedelini X firmasına ödeyerek satın aldığı, buna ilişkin satış bedelini davalı firmaya ödediği, paranın iade edildiği iddiasının ispat edilemediği, bilirkişi raporu ile taşınmazın davalı firmaya devir tarihi itibariyle tespit edilen değeri ile tapudaki resmi satıştaki devir bedeli arasında çok fazla bir farkın bulunmadığı, devirlerin yapıldığı şirketlerin birbirleriyle bağlantısının bulunmadığı, birbirlerinden bağımsız şirketler olduğu, tüm bu nedenlerle yapılan satış işleminin muvazaalı olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın gerçek değeri ile satış işlemlerine konu değeri arasında fahiş oranda farklar bulunduğu, davalılar arasında akrabalık bağının bulunduğu, icra takibinin kesinleştiği, davalı borçlu hakkında  geçici aciz vesikasının bulunduğu, ve bu haliyle davaya konu edilen taşınmaz satışlarının mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığının davacı tarafça ispat edildiği-
Borçlu ile davalı 3. kişi daha önceden ortak olduklarından davalının borçlu şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşıldığı-
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Lehine ipotek tesis edilen alacaklı dava dışı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla dava konusu taşınmazın satışını gerçekleştirme ihtimali bulunduğundan, taşınmazın 1/2 hissesinin üzerindeki ipotekle birlikte devralan davalı kardeş tarafından ipotek borcunun kapatılması karşılığında devralınmasında alacaklıların zarara uğratılması kastının olmadığı- Devralanın kendisine ait başka bir daireyi satarak elde ettiği bedeli satın almış olduğu, davaya konu hisse üzerindeki ipotek borcunu kapatmak için kullandığı, bu şekilde hem borçlunun ipotek borcunun kapatıldığı hem de kendisinin taşınmaza tam hisse olarak sahip olduğu anlaşıldığından yapılan satışın bedelsiz ve muvazaalı olarak değerlendirilemeyeceği-"Borçlunun borçlularından haberdar olan üçüncü kişi, borçlu ile eylem birliği içinde hareket ederek sadece ipotek borçlusunun borcunu ödemek sureti ile taşınmazın açık artırmada daha yüksek bir bedel ile satılarak diğer borçlarında ödeme ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde, diğer alacaklıların zararına hareket ettiği" şeklindeki karşı oyun kabul görmediği-
Borçlu davalı ile bir kısım davalılar arasında yapılan tasarruf işlemlerinde,tasarrufa konu taşınmazların tasarruf tarihlerindeki değeri ile aynı tarihteki rayiç değerleri arasında fahiş fark bulunmadığı, davalıların irtibat içinde ve alacaklıları açıkça zarara uğratmak kastıyla hareket ettiklerinin davacı tarafça ispat edilemediğinden bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Davalı ...  Nakiyat ile davalı borçlu ve  onun sahibi olduğu dava dışı firma arasındaki ticari ilişkinin bilirkişi raporuyla tespit edilmiş olduğu, açıkça alacaklıları zarara uğratma amacını taşıdığı ve bu davalı ile yapılan tasarrufun iptali koşullarının gerçekleştiği- Kendini davada vekil ile temsil ettiren her bir ihtiyari dava arkadaşı için, kendisi ile ilgili olan mecburi dava arkadaşı da gözetilerek ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği- "Aynı köy nüfusuna kayıtlı olduklarına göre davalı borçlu ile davalı üçüncü kişinin birbirlerini tasarruf tarihinden önce tanıdıkları, icra takibinden hemen sonra üstelik iki taşınmazın aynı gün birlikte satılmasının da davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun ızrar kastını bildiğini gösterdiğine" ilişkin karşı oyun kabul görmediği-
Uyuşmazlık, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Davalıların ikisinin de cevap dilekçelerinde “davalıların arasında ticari ilişki bulunduğunu, davalı borçlunun üçüncü kişi Alp’e borcu olduğunu ve taşınmazın borca karşılık alındığını” beyan ettikleri- İİK m. 279/1-1 uyarınca, para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemelerin, borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa batıl olduğu- Hacizden önceki bir yıl içinde mutad dışı borç ödemesi şeklinde yapıldığı ileri sürülen tasarrufun iptaline karar verilmesinde bir isabetsizlik  olmadığı- Davalıların arasında yakın ticari ilişki bulunduğu ve davalının davalı borçlunun mali durumunu bilebilecek durumda olduğu- Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve davanın kabulüne karar verildiği nazara alındığında davacının yargılama giderlerinden davalıların müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği- Davalının şirketi ile davalı borçlunun şirketi arasında ticari ilişki olduğu, davalının dava konusu gayrımenkulü alacağına karşılık aldığını beyan etmiş olduğu, davalılar arasındaki tasarrufun İİK 280/1 hükmü gereğince iptale tabi bulunduğu-