Tasarrufun iptali davasında, satış sözleşmesinin vekâleten yapıldığı ve her iki davalı arasında tanışıklık, ticari ilişkinin bulunmadığı şeklinde varılan sonucun davalı borçlunun duruşmadaki beyanıyla ve dosya kapsamındaki tanık beyanlarıyla çelişmekte olduğu- Tanık olarak dinlenen davalı üçüncü kişinin eşi, "davalı borçlunun çalıştığı firma için, kendisinin çalıştığı firmadan elektrik malzemeleri satın aldığını ve bu nedenle tanıdığını" beyan etmiş olup davalı borçlunun çalıştığı şirketin kendisine ait olup olmadığı, aynı şekilde davalı üçüncü kişinin eşinin elektrik malzemeleri satan şirketinin olup olmadığı anlaşılamadığından, davalı üçüncü kişinin, davalı borçlunun İİK m. 280 kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından eksik inceleme yapılmış olduğu- Somut olayda Yargıtay tarafından yapılan denetim ve neticesinde verilen bozma kararının HMK hükümlerine aykırı olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesinin "davacı tarafın gerek yargılama aşamasında gerekse ilk derece mahkemesinin kararı üzerine istinaf yoluna başvurusu sırasında delillerinin toplanmadığı yönünde bir iddia ileri sürmediği, bu kapsamda; tanık ... ile...'un benzer ticari faaliyetler yaptıkları, aralarında tanışıklık olduğu gibi bir vakıaya dayanmadığı, bu yönde inceleme yapılmasının HMK m. 25 ve 355'e aykırılık oluşturacağı, bu durum maddi vakıaların denetimi ve delil değerlendirmesi ile ilgili olduğundan sınırlayıcı olarak sayılan Yargıtayın bozma nedeni yapabileceği hâller arasında yer almadığına" ilişkin direnme kararında isabet bulunmadığı-
Borsa kayıtlarından davalılar arasında 2010-2011-2012 yıllarına ait ticari ilişkilerinin olduğu, davaya konu satış işleminden önce birbirini tanıdıkları, dolayısıyla asıl borçlunun davalının durumunu bildiği anlaşılmış olduğundsn davanın kabulüne karar verileceği- Davalıların aynı ilçede yaşadıkları, borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğu anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının kabul edileceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunmasının gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise 2004 Sayılı Kanun'un 278,279 ve 280 inci maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği - Özellikle İİK'nın 280 inci maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer taraflarınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden, yapılan işlemde mal kaçırma kastının irdelenmesi gerekeceği - Öte yandan 280/3 maddesine göre öngörülen karinenin somut olayda mevcut olup olmadığının da değerlendirilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığın davacıya prim borcu nedeniyle borçlu olan davalıya ait olup diğer davalıya devredilen taşınmazın devir işleminin muvazaalı olduğu iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olduğu- Mahkemece; davalı vekilinin yapılandırma iddiası üzerinde durularak asıl borçlu olan dava dışı ... Ltd. Şti'nin dava konusu olan borcunu yapılandırıp yapılandırmadığı, yapılandırdı ise ödemelerin devam edip etmediği, yapılan ödemelerin davalının sorumlu olduğu kısma ilişkin olup olmadığı, 7143 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yapılandırmanın, davacı tarafça açılmış tasarrufun iptali davalarının durdurulmasını ya da ertelemesini sağlayıp sağlamayacağı-
Davalı üçüncü kişinin, borçlu şirketin yetkilisini yalnızca tanıdığı anlaşıldığından, yakın arkadaş oldukları ya da İİK. 280/1 gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bilebilecek yakınlıkta olduğu ispatlanamadığından, tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
TBK m. 19 (muvazaa) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemi- Davalı borçlunun senetten doğan borcunu ödememek için sahip olduğu taşınmaz hissesini satış vekaletnamesi tanzimi ile oğlunun kayınpederi olan davalıyı vekil tayin ettiği, bu vekaletname ile taşınmazın muvazaalı şekilde oğlunun kayınvalidesine devrettiği- Dava konusu taşınmazın devir tarihindeki gerçek değeri ile satış bedeli arasında misli fark olduğu, mahkeme tarafından yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasına göre davalının taşınmazı satın alacak alım gücünün olmadığı, taşınmazın devrini gerektiren makul ve haklı bir nedenin bulunmadığı anlaşılmakla dava konusu devrin muvazaalı olduğu-
Davalı 3. kişiler ile davalı borçlular arasında akrabalık ilişkisi bulunmasına, davalı borçluların davalı 3. kişilerin dedesine borcuna karşılık bu gayrimenkullerin devredildiğinin kabul edilmiş olmasına, davalı 3. kişilerin davalı borçluların durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olduğunun anlaşılmış olmasına göre "davanın kabulüne" ilişkin verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-
TBK 19. gereğince açılmış muvazaalı işlemin iptali istemi- Teminat mektuplarının nakde çevrilmesini engellemek adına davalı borçluya 1.500.000 USD gönderip, 3 gün sonra davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatılması ve başlatılan takipte herhangi bir yasal hakkın kullanılmaması-
Borç kaynağı olduğu ileri sürülen protokollerde önceden doğan borçtan bahsedilmediği ve dekonttaki paranın takip dayanağı borca ilişkin olduğunun ispatlanmadığı, davacı vekilinin temyiz de belirttiği işletme hakkı ile ile ilgili olarak dava dilekçesinde bir talebinin olmadığı, davacı yönünden tasarrufun borçlular tarafından gerçekleşmediği, devir eden ve devir alan şirket ortaklarının borçla ilgilerinin olmadığı-
Davalı tarafından tapuda gösterilen bedel haricinde davalı borçluya ödeme yapıldığının anlaşılmakla İİK 278/II hükmü gereğince bedel farkının bulunmadığı- Davalı dördüncü kişinin İİK 280/1 hükmü gereğince kötü niyetli olduğunun ve davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun davacı tarafından ispat edilememiş olduğu, dördüncü kişiler yönünden bedel farkının iptal sebebi olamayacağı- Diğer davalı yönünden ise dava konusu gayrimenkulleri düşük bedel ile satın aldığının anlaşıldığı, tapuda gösterilen değerleri ile tasarruf tarihlerindeki değerleri arasında misli aşan fark olduğunun ve dava konusu gayrimenkulleri elinden çıkarttığının da anlaşılmasına göre, davanın kabulüne, dava konusu gayrimenkulleri elinden çıkarttığı tarihteki toplamının bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği-