Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalılar arasındaki tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlık, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Uyuşmazlığın, İİK 277 ve devamı maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Davalının dava konusu meskeni satın aldıktan sonra aidatlarını ödediği, elektrik su aboneliklerini adına aldığı, davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, tanıdıklık ilişkisinin bulunmadığı, davalının borçlunun mali durumunu ve ızrar kastını bilecek kişilerden olduğunun ispat edilmediği, gerçek satış ile tapuda gösterilen değer arasında misli bir fark olmadığı anlaşıldığından, davalı hakkında verilen " tasarrufun iptali davasının reddine" ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Uyuşmazlık, 6183 sayılı Yasa’nın 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Dava konusu taşınmazları devralan davalı 3. kişi davalı borçlunun kızı olup, İİK'nun 280/1.maddesi kapsamında borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre "davanın kabulüne" ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
İvazlar arasında fark bulunduğunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu ve davalı üçüncü kişinin borçlunun eski eşi olduğu, tarafların anlaşmalı olarak boşandıkları, davalı borçlu tarafından konkordato başvurusundan hemen önce mal kaçırmaya yönelik devirler yapılmış olduğu gerekçesiyle tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu-
Borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye devredilen taşınmazlar yönünden tasarrufların aynı gün yapılmış olması, tarafların küçük bir yerleşim birimi olan Günçalı köyünden olup birbirlerini tanıyıp bilmelerinin kabulü gerekmesi karşısında İİK 280/1 maddesi uyarınca üçüncü kişi davalının borca batık olduğunu ve alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket ettiğinin kabulü ile tasarrufların iptaline karar verilmesinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığı- Davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye yapılan tasarruf açısından, tarafların arasında iş arkadaşlığı, akrabalık ve tanışıklık olmaması, kayıtlı değere ipotek miktarı eklenmesi ile ulaşılan meblağ ile keşfen tespit edilen değer arasında bir mislini aşan fark bulunmaması, öte yandan davacı tarafça ızrar kastının ve muvazaa olgularının ispat edilememesi nazara alındığında mahkemece yazılı biçimde bu taşınmaz yönünden red kararı verilmiş olmasının da usul ve yasaya uygun olduğu-
Borçlunun mirasın reddine ilişkin tasarrufunun İİK'nın 277. ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu, İİK' nın 280. maddesinde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, borçlunun, babasından kendisine düşen mirasın, mahkemece yapılan araştırmada borca batık olmadığı, tereke içinde çok sayıda taşınmazın bulunduğu dikkate alındığında, borçlu D. D.’in, mirası Mersin 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/773 Esas, 2016/829 Karar sayılı ilamı reddetmesinin alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket ettiğini ortaya koyduğu-
Davacının alacağın tamamının ödenmiş olması halinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-SGK kayıtlarından davalı 3. kişinin  daha önce davalı borçlunun yanında çalıştığı, buna göre İİK 280/1 maddesi gereğince, davalı üçüncü kişinin davalı borçlunun mali durumu ile alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu, davacının davayı açmakta haklı olmakla, yargılama giderlerinden davalıların sorumlu tutulmasının doğru olduğu-
İptali istenen satış işleminin gerçekte 750.000,00 TL bedel ödenerek yapılmış bulunduğunun anlaşıldığı, taşınmazın emsallerine göre nispeten yüksek bedelle de olsa tercih edilme nedeninin davalı alıcıların geçerli özel durumlarından kaynaklı olması karşısında, satışın gerçek bir satış niteliğinde olduğunun kabul edilmesinde herhangi bir yanılgı tespit edilemediği ve ayrıca davalı alıcıların borçlu satıcının içinde bulunduğu mali durumu ve alacaklısını ızrar kastıyla hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğu hususunun da davacı banka tarafından somut herhangi bir bilgi ve belge ile kanıtlanamamış bulunduğu gerekçesi ile "davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.m.353/1-b/1 hükmü uyarınca esastan reddine" dair verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı-