Dava konusu taşınmaz, tapuda 45.000,00 TL'ye alınmış, bilirkişi taşınmazın rayiç değerini 70.000,00 TL olarak belirlemiştir. Bu hali ile ivazlar arasında önemli oransızlık bulunmamaktadır. Davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında akrabalık ve yakınlık olduğu iddia ve ispat edilememiş olduğundan Tapuda 45.000,00 Türk lirasına alınan dava konusu taşınmazın rayiç değerinin bilirkişi tarafından 70.000,00 Türk lirası olarak belirlendiği, bu hali ile ivazlar arasında önemli bir oransızlık bulunmadığı, davalı borçlu ve üçüncü kişi arasında akrabalık ve yakınlık olduğu iddia ve ispat edilememiş olduğundan, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları üç grup altında ve İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiş olduğu, ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların sınırlı olarak sayılmış olmadığı- Kanunun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmış olduğu- Bu yasal nedenle de davacı tarafından İİK.nin 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi mahkeme bununla bağlı olmayıp diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği-
Davalılardan dördüncü kişi S. B. ve beşinci kişi V.D.yönünden (İİK. 282. maddesi hükmüne göre kötü niyetli üçüncü kişi) İİK. 278/3-2 maddesinin uygulama yeri bulunmadığı- Dördüncü ve beşinci kişi konumundaki kararı temyiz eden davalılar S. B. ve V.D. yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark davanın kabulü için yeterli olmayıp kötü niyetlerinin ispatlanmış olması gerekir. Bunun dışında taşınmazın birbirine yakın tarihlerde devredilmesi de davalı S. B. ve V.D'nin kötü niyetli olduğunu göstermeyeceğinden ve bu davalıların davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduğu da ispatlanamadığından davanın dördüncü ve beşinci kişi konumundaki S. B. ve V.D. yönünden reddi ile İİK'nun 283. maddesi gereğince davalı üçüncü kişi F.B.' nin taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında tazminatla (davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere) sorumlu tutulması gerekeceği-
Davanın İİK.'nin 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşmesi nedeni ile davalılar aleyhine tazminata karar verilmiş ise de, davalı üçüncü kişiden taşınmazı elden çıkarttığı tarihteki taşınmaz değerinin, davalıların taşınmazı elden çıkarttığı tarihteki taşınmazın değerinden düşük olması sebebiyle davalı üçüncü kişinin de davalıların taşınmazı daha yüksek fiyattan elden çıkartmış olduğu değer üzerinden davalılar ile müştereken ve müteselsilen sorumlu bulunmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Uyuşmazlık, tavzih istemine ilişkindir...
Boşanma kararının kesinleşmesiyle, davacının boşanma nedeniyle davalıdan olan tazminat ve nafaka alacağının kesin hükme bağlandığı, davalının, önce dava konusu taşınmazı diğer davalıya devrettiği, sonra davacıya karşı boşanma davası açtığı, davacının da karşı boşanma davası açtığı, boşanmaya neden olan olayların zamanı dikkate alındığında, borcun doğumunun, dava konusu tasarrufa konu işlemden daha önce olduğu ve davalı üçüncü kişinin, davalıdan mal kaçırma kastıyla hareket ettiğini bilen veya bilebilecek durumda olan kişilerden olduğu, iptale konu edilen taşınmazın keşfen belirlenen gerçek değeri ile davalılar arasında yapılan devirde gösterilen bedeli arasında fahiş fark bulunduğu anlaşılmakla mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı- Davacının boşanma davası sonucunda kesinleşen alacağının tahsiline yönelik olarak TBK.'nin 19. maddesine dayalı olarak açtığı davada, mahkemenin haciz ve satış yetkisi vermesinin yerinde bulunmasına göre usul ve kanuna uygun olduğu-
Tanık beyanlarından üçüncü kişi şirketin sahibi G.T.' nin önceden borçlunun yanında çalıştığı, işcilik alacaklarına mahsuben taşınmazı aldığının beyan edildiği, diğer dördüncü kişi C.Ş.' nin ise borçluya çıkartılan tebligatları işçisi sıfatı aldığının dosya kapsamından anlaşıldığı, bu nedenle davalıların İİK'nın 280/1 maddesi gereğince de borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğunun da sabit olmasına göre "davanın kabulüne" ilişkin kararda isabetsizlik bulunmadığı-
Somut olayda İİK’nun 278/3-1 maddesinin uygulama olanağı olmamasına rağmen bu madde uyarınca tasarrufun iptaline karar verilmesi doğru olmamakla birlikte İİK’nun 280/1. maddesi gereğince, davalı borçlunun kardeşi olan davalı N.G.'nin borçlunun mali durumunu ve alcaklılarını ızrar kastını bildiği veya bilmesi gerektiğinin kabulünün gerektiği- bu madde kapsamında davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgı sonucu gerekçede hata edilerek İİK'nun 278/3-1 maddesi uyarınca kabul kararı verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Tasarrufu gerçekleştiren ile davalı üçüncü kişi arasında doğrudan akrabalık bağı olmadığı, baldızının eşi ile anılan şahsın uzaktan akraba olduğu, ancak bu akrabalığın derecesi belirlenemediği gibi İİK'nın 280/1.maddesine göre borçlunun mali durumunu bildiği ya da bilmesi lazım gelen kişilerden olduğunun somut olarak ortaya konulamadığından davanın reddi kararının yerinde olduğu-
İİK.nun 282. maddesi gereğince tasarrufun iptali davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği- Buradaki üçüncü kişiden maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denildiği- Borçlu ile işlemde bulunmayan dördüncü veya ondan sonraki kişiler hakkında dava açılıp açılmaması davacının isteğine bağlı olduğu ve bu kişiler yönünden iptal kararı verilebilmesinin bunların kötü niyetli olduklarının yani borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduklarının kanıtlanmasına bağlı olduğu-