TBK 19. gereğince açılmış muvazaalı işlemin iptali istemi- Teminat mektuplarının nakde çevrilmesini engellemek adına davalı borçluya 1.500.000 USD gönderip, 3 gün sonra davalı borçlu aleyhine icra takibi başlatılması ve başlatılan takipte herhangi bir yasal hakkın kullanılmaması-
Davalı tarafından tapuda gösterilen bedel haricinde davalı borçluya ödeme yapıldığının anlaşılmakla İİK 278/II hükmü gereğince bedel farkının bulunmadığı- Davalı dördüncü kişinin İİK 280/1 hükmü gereğince kötü niyetli olduğunun ve davalı borçlunun durumunu bilen veya bilmesi gereken kişilerden olduğunun davacı tarafından ispat edilememiş olduğu,  dördüncü kişiler yönünden bedel farkının iptal sebebi olamayacağı- Diğer davalı yönünden ise dava konusu gayrimenkulleri düşük bedel ile satın aldığının anlaşıldığı, tapuda gösterilen değerleri ile tasarruf tarihlerindeki değerleri arasında misli aşan fark olduğunun ve dava konusu gayrimenkulleri elinden çıkarttığının da anlaşılmasına göre, davanın kabulüne, dava konusu gayrimenkulleri elinden çıkarttığı tarihteki toplamının bu davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verildiği-
Borç kaynağı olduğu ileri sürülen protokollerde önceden doğan borçtan bahsedilmediği ve dekonttaki paranın takip dayanağı borca ilişkin olduğunun ispatlanmadığı, davacı vekilinin temyiz de belirttiği işletme hakkı ile ile ilgili olarak dava dilekçesinde bir talebinin olmadığı, davacı yönünden tasarrufun borçlular tarafından gerçekleşmediği, devir eden ve devir alan şirket ortaklarının borçla ilgilerinin olmadığı-
Satım tarihi itibari ile belirlenen gerçek bedel ile tapuda belirtilen satış bedeli arasında misli fark bulunmadığı, davalı M.Ç.' nin geçirmiş olduğu iş kazası nedeni ile almış olduğu tazminatlar ile davaya konu taşınmazı satın aldığını belirttiği, davalılar arasında yakınlık, arkadaşlık, hısımlık olduğuna dair dosya kapsamında somut bir delil bulunmadığı, her ne kadar davacı vekilince tanık beyanları arasında çelişki olduğu belirtilerek istinaf itirazında bulunulmuş ise de, tanık beyanlarında işin esasına ilişkin çelişkilerin bulunmadığı, davalı borçlunun inşaat işi ile uğraşması nedeni ile nakit para ihtiyacı için taşınmaz satmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, söz konusu hususun alacaklılardan mal kaçırmak maksatlı yapıldığına dair tek başına delil niteliğinde bulunmadığından "davanın reddine" karar verilmiş olmasında, bir isabetsizlik bulunmadığı-
İİK 284 üncü madde gereğince dava konusu ferdileşme işleminin tapuda 28.09.2011 tarihinde yapıldığının, davanın ise 15.11.2018 tarihinde açıldığının dolayısıyla hak düşürücü sürenin geçirildiğinin anlaşılmış olmasına göre süre aşımı nedeniyle verilen red kararında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazı devralan davalı 3. kişi şirket yetkilisi ile davalı borçlu şirket yetkilisinin kardeşinin evli olduğu, şirketlerin aynı sektörde faaliyet gösterdiği ve davalılar arasında ticari ilişki bulunduğu anlaşılmakta olup, bu durumda davalı 3. kişi şirketin davalı borçlu şirketin mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olduğu-
Davalı Müflis şirketin dava konusu makinenin "PLC kartlarının olmadığı, demonte vaziyette olduğuna" dair ihtirazi kayıt ileri sürmeden makineyi gerçek fiyarının çok altında bedelle satın alması durulunda, bu tasarrufun İİK. m. 278/2 gereği iptali gerektiği- Borçlu şirketin tasarrufa konu makineyi devretmekle işletmenin önemli kısmını devretmiş olması, davalı şirketler arasında cari hesap ilişkisi olması, üçüncü şahıs şirketin borçlu şirketin mali durumunu bilebilecek durumda olmasına göre makine devrinin, alacaklıları zarara uğratma kastıyla yapıldığı ve İİK 279/2 (mutad ödeme) ve 280/3 (işletme devri) gereği tasarrufun iptali gerektiği- Basiretli tacir olarak davalı Müflis şirketin, "tasarrufa konu makinenin devir alındığı faturaya makinenin PLC kartlarının olmadığına" dair ihtirazi kayıt düşmediği, ana kartları olmayan makinenin "hurda" niteliğinde olacağı, makineye yatırım yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, hurda olduğunu düşündüğü makineyi satmayıp kendi iş yerinde tutmasının makinenin faal olduğuna karine olduğu,haciz zaptında davalı şirket yetkilisinin davaya konu makineyi leasing şirketine para ödeyerek ... Ltd. Şti.'den aldığını" beyan ettiği, makinenin PLC kartlarının olmadığına ilişkin kendisinin ve avukatının beyanı olmadığı, makinenin yediemin olarak şirket yetkilisine teslim edilmesi, aynı dosyadan yapılan hacizde makinenin demonte vaziyette eksiksiz bir şekilde şirket yetkilisine teslim edildiğinin zapta geçirildiği, keşif sırasında makinenin PLC kartlarının  olmadığı görülmekle, PLC kartlarının üçüncü şahsa devrinden sonra üçüncü şahıs davalı Müflis şirketin makinenin bu kısımlarını elden çıkarmış olduğu kanaatiyle tasarrufa konu makinenin mevcut hali üzerinde alacaklıya cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine karar verildiği- PLC kartlarının üçüncü şahıs tarafından başkasına elden çıkarılması nedeniyle İİK. m. 283/2 maddesi gereği, makinenin tasarruf tarihindeki faal değeri olan bedelden PLC kartları sökülmüş vaziyetteki değeri çıkarıldığında kalan miktar için, icra dosya alacaklarını geçmemek kaydıyla davalı Müflis şirket aleyhine tazminata karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu-
Dava konusu şirket hisselerini devralan borçlunun kardeşi ve yeğeninin borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu- Dava konusu taşınmazı devralan davalı üçüncü kişi ile davalı borçlunun 1997 yılından beri aynı spor kulübü derneğine üye oldukları, 2004 - 2006 tarihleri arasında beraber derneğin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, SGK kayıtlarına göre her ikisinin de at yetiştiriciliği işi yaptıkları anlaşıldığından borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğu ve devredilen taşınmaz binicilik tesisinin  ticari işletme devri niteliğinde olduğu-
Uygulamada borçlunun, gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmazı (veya bir aracı) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını (eşi, oğlu vs) adına tescil ettirmiş olması halinde, tasarrufun (hukuki işlem) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen, gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiş olduğu- Namı müstear (inançlı işlem) ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulamaları ile kararlılık kazanmış olduğu-
Mahkemece yapılan kolluk araştırması ile davalı S., Y. ve T. birbirlerini aralarındaki alım satım işleminden kaynaklı olarak tanıdıkları, davalıların ekonomik durumunu bilebilecek kişilerden olmadığı, tasarrufun iptaline konu taşınmazlardan .....zemin katın boş olduğu, .... bağımsız bölümü davalının kullandığı, ......bağımsız bölümün davalı tarafından kiraya verildiği tespit edilmesi karşısında satış işlemlerinin gerçek bir satış işlemi olduğu, dava konusu gayrımenkullerinde tapuda gösterilen değerlerinin bilirkişilerce belirlenen gerçek değerleri olduğunun da anlaşılmış olmasına, davalı S., Y.. ve T.' nin ekonomik gücünü bilebilecek kişilerden olmamasına göre davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-