Taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteği, birleştirilen davalar ise; ehliyetsizlik, muris muvazaası, hata ve hile hukuksal nedenlerine dayalı satış vaadi sözleşmesinin iptali istekleri-
Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının da hiçbir şekle bağlı olmadığı, hilenin, öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabileceği- Davacının hile hukuksal nedenine dayanarak açtığı davada dinlenen davacı tanıkları taşınmazları davacının, damadı olan davalıya ikinci eşinden mal kaçırmak amacı ile temlik ettiğini bildirmiş olup, bu durumda davacı tarafça hile iddiasının kanıtlanamadığı-
Maliki olduğu 66 ada 33 parsel sayılı taşınmazını 24/06/2008 tarihinde davalı kızına ölünceye kadar bakması kaydıyla temlik ettiğini, ancak davalı kızının ilgilenmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazların davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline-
Hile iddiasının tanık dahil her türlü delille ispat edilmesinin mümkün olduğu-
Sözleşmenin iptali davası-
Davacı borçlunun "bononun başka bir ticari ilişkinin teminatını teşkil etmek üzere düzenlenerek verildiği, ancak ilgilisinin bu teminatı kabul etmemesi üzerine bonoyu ele geçiren davalının, bonodaki boşlukları kendi lehine doldurarak takibe koyduğu"na ilişkin iddiasının, "aldatma" tanımına uymadığı ve buna yönelik olarak tanık deliline de başvurulamayacağı- Sözleşme teorisi ve güven ilkesi de dikkate alındığında davalının, şu veya bu nedenle kendisine tevdi edilmiş bulunan boş bonoyu, aradaki anlaşmaya aykırı biçimde kendi lehine doldurduğu şeklinde ifade edilen iddianın ancak yazılı delille ispatlanabileceği- Davalı hakkında resmî evrakta sahtecilik suçundan açılan ceza davasında "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB)" dair verilen kararın bir mahkumiyet kararı sayılmayacağı ve hukuk hâkimini bağlamayacağı- Yerel mahkemenin iddiaları, "aldatma" olarak değerlendirmesi ve bunun ispatı için tanık deliline başvurarak karar vermesinin yerinde olmadığı-
Dava konusu hisselerin satış bedelinin piyasa şartlarının çok altında olduğu (m2 sini 108,33 TLye satılan hisselerin, satış tarihindeki rayicin 400,00 TL olduğu) ve aynı taşınmazda hissesi bulunan ve davacının aracı olduğunu iddia ettiği kişi ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde kararlaştırılan rakamın davacıların hissesinden yaklaşık 4 kat daha fazla olduğu anlaşıldığından, elde edilen menfaat dengesinde davalı açısından bir yararlanma olduğu, ayrıca tanık beyanları dikkate alındığında da davacıların bölgedeki emlak değerlerinden bilgi sahibi olmadığı, tecrübesiz olup maddi zorluk içerisinde olduğu, yakın taşınmazların başka taşınmaz malikleri tarafından çok daha yüksek bedellere satıldığı, davalının bu oransızlığı bilebilecek durumda olduğu görüldüğünden, mahkemece "aşırı yararlanma ve aldatma nedeni ile taraflar arasında düzenelenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin iptali istemine" ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşmenin bağlayıcı sayılamayacağı; koşulların varlığı halinde aldatılan tarafın hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabileceği ve verdiği şeyi geri isteyebileceği- Aldatmanın (hile) her türlü delille ispat edilebileceği- Davacının aldatma (hile) iddiası yönünde bildirdiği tanıkların dinlenmesi gerektiği- 
Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği- Mahkemece, tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, araştırma ve inceleme yapılması, aynı zamanda tanık deliline dayanan davacıya tanık listesini bildirmesi için süre tanınması, bildirilecek olan davacı tanıklarının ve bildirilmiş olan davalı tanıklarının usulüne uygun dinlenilmesi, toplanan delillerin toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-
Adi senede dayalı olarak yürütülen icra takibine karşı borçlunun açtığı menfi tespit dosyasında teminat karşılığında verilen tedbir kararının icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı olduğu, bu tedbirin, mahiyeti itibariyle tahsil aşamasına gelen paranın alacaklıya ödenmesini engellemeye ve dava sonucuna göre hareket edilmesine yönelik olup, takibin durmasına ve haciz yapılmasına engel teşkil etmeyeceği- Davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı- Hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan almasının doğal olduğu, bu halde tayin edilecek zararın asıl alacağın takip tarihine göre yüzde yirmi veya kırkından aşağı olamayacağı-