Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği, iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı olmadığı ve aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi ya da dava yoluyla da kullanılabileceği- Hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, çekişme konusu meskenin, davacı tarafından davalıya, onun tarafından diğer davalıya suretiyle temlik edildiği, mahkemece, ceza dosya suretinin dosyaya alınması yönünde ara karar verilmesine karşın, anılan dosya suretinin dosyada bulunmadığı, davalının, hakkında dolandırıcılık suçu isnadıyla suç duyurusunda bulunulduğu yönünde beyanının olduğu, ayrıca yine dosya kapsamından, hakkında dava konusu ile ilgili olarak idari soruşturma yapıldığı anlaşılmasına rağmen, belirtilen hususlarda araştırma yapılmadığı, ilgili belgelerin getirtilmediği, çekişme konusu bağımsız bölüm karşılığı verildiği beyan edilen aracın tescil kayıtlarının dosyada olmadığı, davalı tarafından imzalanan senetlerin ödenip ödenmediğinin tespit edilmediği görüldüğünden, belirtilen eksikliklerin giderilerek, cezai ve idari soruşturma dosyalarında mevcut beyanların birlikte değerlendirilmesi, işlem sırasında irade fesadının olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, işlemin hileli olduğuna kanaat getirilmesi halinde, son kayıt malikinin iyiniyetli olup olmadığının araştırılması gerektiği-
Şirketin Almanya'daki temsilcisinin hisse senetlerini sattıktan sonra paraları ve altınları Türkiye'deki şirkete götürmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini ifade etmiş olması karşısında davalı şirketlerce ikincil kayıtlar tutulduğunun kabulü gerektiği, yine pek çok dosyaya sunulan davalı imzalı mektupta ortaklıktan ayrılmak isteyenlerin üç ay önce bildirmeleri halinde paralarını alabileceklerinin belirtilmesi birlikte değerlendirildiğinde, bazı şirketlerin fiili ve hukuki irtibat halinde oldukları, birlikte hareket ederek para toplama amacıyla "Ortaklık Durum Belgesi", "Hisse Senedi" gibi sair belgeler karşılığında istenildiğinde derhal ve işlemiş kar payı ile birlikte iade edileceği taahüdü ile para topladıkları, ortağın sermaye olarak verdiğini isteyemeyeceğine dair yasal düzenlemeyi kulllanarak para yatıran kişileri grup şirketlerden herhangi birinde veya birkaçında düşük nominal bedellerle şeklen ortak gibi gösterdikleri, tahsil ettikleri parayı ise muhasebe kayıtlarına yansıtmayarak para iade taleplerini reddettikleri, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, böylelikle davalıların haksız fiilde bulundukları anlaşıldığından, davalı şirketlerce SPK'ya yazılan yazılar ve ekindeki listeler bir bütün halinde incelenerek, bu listelere göre davacıdan tahsilat yapılıp yapımadığı, davacıya herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilerek ortaya çıkacak sonuca göre davalılar hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Hukuki sebeplerden bir tanesinin öteki hukuki nedenin incelenmesine olanak verir nitelikte bulunduğu sürece önem ve lüzum derecesine göre birden fazla hukuki sebebin aynı davada inceleme ve araştırma konusu yapılabileceği- Tapu Sicili Tüzüğünün mad. 16 hükmüne göre tarafların resmi senetteki imza yerine "okudum" ibaresini yazdıktan sonra imza yerlerini imzalayacakları ve mad. 17 uyarınca taraflardan biri veya birkaçının okuma yazma bilmemesi durumunda işlemlerde iki tanık bulundurulacağı- Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşmenin bağlayıcı sayılmayacağı- Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılmasının hiç bir şekle bağlı olmadığı- Uyuşmazlığa konu sözleşme aslının getirtilerek sözleşme sayfasında davacının imzası yerindeki "okudum" şeklindeki yazının kimin eli ürünü (davacıya mı yoksa bir başkasına mı ait) olduğunun Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla tespit ettirilmesi, sahte olmadığının saptanması hâlinde davada dayanılan diğer hukuki neden olan yolsuz tescil ( davacının okuma yazma bilip bilmediği dolayısıyla sözleşmenin iki tanık huzurunda yapılıp yapılmaması gerektiği) üzerinde durulması, davacının okuma yazmasının bulunup bulunmadığının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması, sözleşmenin resmiyete uygun olduğunun belirlenmesi hâlinde ise davada dayanılan diğer hukuki neden olan hile üzerinde yukarıda değinilen ilkeler ışığında gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, davacının temliki işlemi öğrendiği tarihin duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Vekâletnamenin hile ile alındığı ve kötüye kullanıldığı iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin davada, davalı olabilecek kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığının değil, ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu- Mahkemece, HMK. mad. 119/b-2 uyarınca, davalı olabilecek tüm kişilerin kesin süre içerisinde tespit edilip bildirilmediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın usulden reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Akit sırasında olmayıp, sonradan zuhur eden olayların aktin geçerliliğine etkisi olamayacağı- Davacının, temliki işlemin yan edimlerinde eksiklik olduğunu iddia ettiği, ancak davacının serbest iradesiyle yapmış olduğu temlikten sonra gerçekleşen, iradeyi bozan olayların aktin sıhhatini etkilemeyeceği gözetilerek, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığı iddiasıyla davalılar tarafından tahsil edilen paranın istirdadı istemine ilişkin davada, Bilirkişi raporunda açıkça, şirket muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olduğuna ilişkin bir kayda rastlanılmadığı, defterlerin mevcut durumu nazara alındığında pay sahipliği durumunun şirket kayıtlarından tespit edilemediği, muhasebe kayıtlarında davacının pay sahibi olarak ödediği bedelin davalı Yimpaş Yozgat İht. Mad. Paz. A.Ş.'nin ticari defter ve kayıtlarında muhasebeleştirmediği, davacı adına açılmış alt hesap tespit edilemediği, davalı şirkete ait hazirun listelerinde davacının imzasının bulunmadığı belirlendiğine göre, bu durumda taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, bu aşamadan sonra davacının zararından davalıların haksız fiil hükümleri uyarınca sorumluluklarının bulunup bulunmadığı üzerinde durularak, haksız fiil, hile ve aldatma olgusunun tespiti yapılırken SPK, TBMM, MASAK raporları, davalı şirketin yöneticileri hakkındaki ceza dosyaları, bu dosyalardaki tanık beyanları da nazara alınarak, her bir davalının hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi ve davalıların zamanaşımı def'inin de buna göre değerlendirilmesi suretiyle oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-
“Hata, hile, gabin” hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkin davada, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçip geçmediğinin saptanması gerektiği-
Terekeye karşı yapılan mülkiyetten kaynaklanan haksız fiil niteliğindeki muris muvazaası ve elatmanın önlenmesi gibi davalar dışında ehliyetsizlik, vekâlet görevinin kötüye kullanılması vs. gibi davalarda terekeyi temsil eden tüm mirasçıların bir arada hareket etmek suretiyle davayı birlikte açmaları, ayrıca, mirasçılardan birisinin terekeye iade şeklinde dava açması halinde de tüm mirasçıların muvafakatlarının sağlanması, aksi takdirde terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesi ve yürütülmesi gerekeceği-
Hile olgusunun gerçekleştiği gerekçesi ile tapu iptali ile tescil istemine ilişkin davanın kabulüne karar verilmişse de, davacının temlik ettiği paylar dışında dava dışı kişinin temlik ettiği veraseten iştirak halindeki payın da bulunduğu -taşınmazın tümünün davacıya ait olmadığı- gözetilmeksizin davalı adına tapu kaydının tümü üzerinden iptal-tescil kararı verilmiş olmasının isabetsiz olduğu-
Paydaşlar arasındaki el atmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması gerektiği, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanması gerektiği, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği göz önüne alınarak tarafların çekişmeli taşınmazda tasarruf ettikleri yerler bulunduğu tartışmasız olduğundan ve yapının imara aykırılığı idareyi ve idari yaptırımı ilgilendiren bir konu olduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-