Manevi tazminatın bölümlemeyeceği, ıslahla artırılamayacağı- Dava dilekcesinde talep edilmeyenin ıslahla artırılamayacağı-
Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceği-  Bir işlem yapıldığı kanıtlanmadan, sadece TTK. mad. 68/son hükümlerine dayalı savunma ile mevduatta bulunan paranın ödenmesinden kaçınılamayacağı- Davalı bankanın ticari defterlerle ilgili savunmasının, elinde banka cüzdanı bulunan davacının hakkını ileri sürmesine engel teşkil etmeyeceği-
Belirsiz alacak davası türünde açılan davada, davalı ile dava dışı işveren arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddia edilerek, davalı bünyesinde aynı görev ve kıdemde çalışan emsal işçilere ödenen ücretin davacıya da ödenmesi gerektiği ve sağlanan diğer tüm mali haklardan davacının da yararlanması gerektiği belirtilerek, aylık ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ikramiye ve ilave tediye, sosyal yardım, ek tazminat, vardiya zammı, yol ve yemek ücreti alacakları talep edilmiş olup, mahkemece fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dışındaki talepler bakımından, davanın belirsiz alacak davası açılamayacağı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan usulden ret kararı verilmiş olsa da davacı vekili, delilleri arasında, emsal işçi ücret ve mali haklarının belirlenmesi noktasında davalı kayıtlarına dayanmış olup, talebin haklı görülmesi ihtimalinde, emsal işçiye ödenen ücret ve sağlanan hakların tespit edilerek işçilik alacaklarının miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi, karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale gelebileceğinden verilen usulden ret kararının verilen alacaklar yönünden de, isabetsiz olduğu; işin esasına girilmesi gerektiği- Maden sahası ruhsat sahibinin ve bu saha ile ilgili imzalanan sözleşmenin tarafının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu olması karşısında, Ege Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü’nün taraf sıfatına haiz olmadığı bilinerek, dava dilekçesinde davalı tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı-
Davacının çalıştığı davalı şirket, 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurumlara ilişkin listede yer aldığı ve kapatıldığı anlaşıldığından dava hakkında 675 Sayılı KHK. nin 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği-
Mahkemece, işbu davanın 1086 sayılı HUMK ilgili hükümleri uyarınca kısmi dava olarak açılıp, belirsiz alacak davası olarak açılmadığı, 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girmesinden sonra da kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşmesinin mümkün olmadığı nazara alınarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekeceği-
Islah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde düzenleme altına alınan 1 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 455/1 ve 102. maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmiş olup davalılar tarafından ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'i ileri sürüldüğüne göre; davacılar yönünden ıslah ile arttırılan istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraf vekillerinin hazır bulunduğu celsede HMK mad. 184 gereğince taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapmak için söz hakkı tanınmaksızın tahkikat aşamasının bitirildiği, sözlü yargılama aşamasına geçildiği, sözlü yargılama oturumunun gelecek celse yapılması ve duruşmanın ileri bir tarihe bırakılması şeklinde karar verildiği, anılan celsede davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesi tahkikat aşamasının bitirildiği gerekçesi ile dikkate alınmayarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğinden, HMK mad. 184 ve devamı maddelerinde belirtilen usullere uyulmadan, tarafların iddia ve savunma hakkını kısıtlar şekilde hüküm kurulmayacağı- Dava HMK mad. 107 'ye göre açıldığından mahkemenin ıslah dilekçesini dikkate almadan kara vermesinin yerinde olduğu yönünde ki kararının doğru olduğu(Karşı Oy)-
İşçinin imzasını taşıyan bordroların sahteliği ortaya konmadıkça bu bordrolardaki fazla çalışma karşılığının ödendiğinin kabul göreceği- Bozma kararının 2 numaralı bendine mahkemece uygun davranılmayarak bozma öncesi gibi hüküm kurulduğu anlaşılmakla, bunun eylemli direnme olup olmadığının takdirinin Hukuk Genel Kurulu’na ait olduğu-
E.li direnme olup olmadığının takdirinin Hukuk Genel Kurulu’na ait olduğu-