Dava dilekçesinin sonuç kısmında talep edilen her bir işçilik alacağının belirsiz alacak davası olduğu durumunun açık bir şekilde belirtildiği durumda, davanın belirsiz alacak davası olduğu kabul edilmesi gerekirken kısmi dava olarak kabulünün doğru olmadığı-
Davacı vekili dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde “belirsiz” ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep etmişt olup, yargılama sırasındaki alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise “belirsiz alacak davasındaki” taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği halde, davanın kısmi dava kabul edilemeyeceği-
İflas ertelemesi davasında kayyum olarak atanan davalıların sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davanın "sadece doğrudan devlet aleyhine açılabileceği" gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- İflas erteleme davası sırasında mahkemece atanan kayyumların HMK’nın 266. maddesinde düzenlenen bilirkişi niteliğinde olmadığı, bu kişilerin sorumluluğuyla ilgili İİK’da hüküm bulunmaması karşısında; kayyımların sorumluluğunun, TMK. mad. 467/II-1 uyarınca vasinin sorumluluğuna ilişkin hükümler kapsamında değerlendirileceği-
Alıcının; geçersiz sözleşme nedeniyle, satıcıya verdiği bedeli sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebileceği, davacının davasında, diğer davalılarla birlikte davalıdan söz konusu daireyi satın aldığını, tapu iptal ve tescil davasının reddedildiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminatın belirlenmesini ve bu tazminatların ödenmesini de talep ettiği, davacının bu talebinin belirsiz alacak niteliğinde bir talep olduğu-
Dava, davalı şirkete ortak olunduğunun tespiti ve buna bağlı olarak fer'i taleplere ilişkin olup, mahkemece davalı şirket aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, reddedilen kısma yönelik kendisini bir vekille temsil ettiren davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
Bilirkişinin trafik kazasına karışan davacıya ait aracın hasar sonrası durumunu inceleyerek araçta değer kaybı oluşup oluşmadığını belirleyip, yapacağı değerlendirme üzerine davalılardan talep edilebilecek alacak miktarını saptayacağı, bu durumda değer kaybına ilişkin dava konusu talep miktarının taraflar arasında tartışmasız ve açıkça belirli olmadığının anlaşılması karşısında, mahkemece davanın kısmi eda davası olarak nitelendirilmesi yanlış olup, davanın belirsiz alacak davası olduğu- Öncelikle dava açıldığı tarih itibarı ile zamanaşımına uğramış olması halinde dava konusu alacak miktarının tümü yönünden zamanaşımı gerçekleşmiş olmakla, mahkemece süresinde zamanaşımı defi ileri süren ve kararı temyiz eden davalı şirket hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle tümüyle reddedilmesi gerekeceği-
Davacı talebinde "muvazaa sebebiyle toplu iş sözleşmelerinden yararlanması gerekirken yararlandırılmadığını, bunun hukuka aykırı olduğunu, kadrolu işçilere toplu iş sözleşmesi gereğince yapılan ücret ödemesinin kendisine de yapılması gerektiği"ni iddia ederek,"ücret farkı, ikramiye ile toplu iş sözleşmesi ödemesi alacakları"nı talep etmiş olup, davacının talebi toplu iş sözleşmesine göre kadrolu işçilere yapılan ödemelere dayanmakta olup, davacının toplu iş sözleşmesi hükümlerini uygulayarak talep sonucunu belirleyebilmesinin mümkün olduğu ve muvazaaya dayalı toplu iş sözleşmesi kaynaklı alacak taleplerinde emsal işçi uygulaması ile davacının alacağının belirlenmesinin teknik olarak doğru bir uygulama olmadığı- Toplu iş sözleşmesi hükümlerinin davacıya yararlandığı ya da yararlanması gerektiği andan itibaren uygulanarak davacının alacağının tespitinin gerektiği- Davacı tarafından hangi işçisinin kendisine emsal oluşturduğu da bildirilmiş olmadığından, başka bir kurumu karşı açılan davaya ilişkin belirsiz alacak davasının şartlarının bulunduğuna dair karar sunulmuş ise de eldeki dava şartları bakımından emsal karar olmayacağı- Belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmayan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği-
Yaklaşık 3 yıla yakın bir süreye ilişkin TİS artışlarından kaynaklanan alacaklarını belirlemesi davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında davacı işçiden beklenemeyeceği gibi, söz konusu alacakaların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi gerektiğinden ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, mahkemece davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesinin ve davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Davaya konu trafik kazasının 25/05/2003 tarihinde meydana geldiği, davacının maluliyet oranını Adli Tıp Kurumunun 30/06/2008 tarihli raporu ile öğrendiği ve olayda uygulanacak ceza zamanaşımı süresininde 5 yıl olduğu gözetildiğinde, ıslah tarihi olan 14/03/2011 tarihi itibariyle 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin geçtiği anlaşıldığından ve davalı taraf süresinde ıslah dilekçesiyle istenen bölüm yönünden zamanaşımı def'i ileri sürdüğünden ıslahla istenen bölümün zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Destekten yoksunluk zararının hesabında müteveffanın gelirinin belirlenmesinin tazminatın doğru tespiti açısında önemli olduğu- Davacının maruz kaldığı destekten yoksun kalma zararının belirlenebilmesi için, desteğin son gelir durumunun net olarak belirlenmesi gerektiği- Ölüm tarihine kadar büfe işlettiği anlaşılan desteğin, büfede yerine ikame edilecek çalışana ödenmesi gereken ücretin belirlenmesi yönünden araştırma yapılarak tespit edilecek ücret hesaplamaya esas aldırılmak üzere, bilirkişiden ek rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-  Ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı- Asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dahil edilemeyeceği-