İlave tediye alacağının belirsiz alacak olup olmadığı, davacının belirsiz alacak davası olarak bu davayı açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı- İşçilik alacakları bakımından, dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirip sonuca gidilmesi gerektiği- İşçilik alacaklarına ilişkin davaların genel bir yaklaşımla, belirsiz alacak davası olduğu söylenemeyeceği, belirsiz alacak davasının açılabilmesinin koşulu olan, talep sonucunun belirlenmesi alacaklıdan beklenemeyecek kadar zor ise, bu tür taleplerin belirsiz alacak davası olarak açılabileceği (Örneğin, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere bir iş kazasından kaynaklanan veya bunun gibi alacağın tam belirlenemediği özel durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceği)- Davacı, kendisine ödenmesi gereken "ilave tediye" miktarını basit hesaplama ile tespit edebilmekte ve alacağını belirleyebilmekte olduğundan ve ilave tediye alacağının miktarının Kanunla belirlendiği ve davacının ilave tediye alacağını hesaplayabilmesi noktasında objektif imkânsızlıktan bahsedilemeyeceği gözetildiğinde, dava konusu alacağın belirsiz olmadığı ve "belirsiz alacak davası" olarak açılan bu davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, taraflarca ileri sürülmeyen somut olaydaki gibi bir hususun resen tek başına bozma nedeni yapılmasının mümkün olmadığı, ancak başka bozma nedenleri ile varsa bunun da bozma nedeni yapılabileceği" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
İşçilik alacakları bakımından, dava konusu edilen alacağın belirli olup olmadığı ile ilgili olarak davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenememesi kriteri ile açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması kriterini birlikte değerlendirilmesi gerektiği- İşçilik alacaklarının belirsiz alacak olup olmadığı ve buna bağlı olarak belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağının her somut olayın özelliğine göre kendi özelinde değerlendirilmesi gerektiği- Davacı vekili, "davalı işyerinde uluslararası tır şoförü olarak çalışan müvekkilinin, ayda ortalama bir kez komple, iki kez de dorse seferi ücreti olmak üzere aylık ücretinin asgari ücret+1.100 Euro olarak ödendiğini" belirterek "davacı işçinin ayda kaç kez yurt dışı seferi yaptığı, bu seferlerin niteliği ile her sefer başına alınan ücret belirtilmek suretiyle kıdem tazminatı ile yıllık izin ve ödenmeyen ücret alacaklarının tahsilini" talep etmiş olup dava dilekçesindeki açıklamalar dikkate alındığında "hizmet süresinin davacı tarafça kesin olarak bilindiği", bu hususta bir "belirsizliğin bulunmadığı", ayrıca davacının aylık ücretinin tespiti için gerekli olan sefer sayısı da belli olduğu, davacının kıdem tazminatı yönünden giydirilmiş ücretin kıdem tazminatı tavanını aşması nedeniyle ancak tavan miktar üzerinden hesaplanması gerektiği görüldüğünden, kıdem tazminatı, yıllık izin alacakları bakımından bir belirsizlikten söz edilemeyeceği- Davacı hizmet süresini ve ücret miktarını bildiğine göre alacağın tam ve kesin olarak hesaplanmasının kendisinden beklenemeyeceğinden söz edilemeyeceği- "Davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ancak davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı yönünde nitelemenin hâkime ait olacağı; davalı işverenin sefer başı alınan harcırahın ücrete eklenemeyeceği savunmasında bulunduğu ve resmî kayıtlarda davacının gerçek ücretinin gösterilmediğini, bu nedenle alacakların belirsiz olduğu, hukuki yararın ise tamamlanabilir bir dava şartı olduğu; taraflarca ileri sürülmeyen bir hususun re'sen tek başına bozma nedeni yapılmasının mümkün olmadığı, ancak başka bozma nedenleri ile varsa bunun da bozma nedeni yapılabileceği" şeklindeki görüşlerin HGK. çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının çalıştığı alt işverenlerin davalı ile yaptıkları hizmet alım sözleşmesi ve ekleri yargılama esnasında dosyaya kapsamında bulunmamakta olup emsal dava dosyasına atıf yapılmış ise de, dosya ekinde emsal olduğu belirtilen dava dosyası fiziken dosya içerisinde yer almadığından bu aşamada bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı- Öncelikle, davacının çalıştığı alt işveren şirketlerle yapılan ihale sözleşmesi ve idari şartnamelere ve davacının yaptığı işe göre bordrolarda her bir ihale sözleşmesi döneminde idari şartname kapsamında sözleşme bedeline dahil ücretlerin bordrolara yansıtılıp yansıtılmadığı, ödeme yapılıp yapılmadığı mali müşavir ve ihale sözleşmeleri konusunda uzman bilirkişilerce incelenmeli sözleşmede birim fiyata yol ve yemek ücretinin dahil edilip edilmediği denetlenmesi, emsal dava dosyasının incelenmesi, aylık 200,00 TL yol ücreti ve aylık 300,00 TL yemek ücreti ödenmesine ilişkin kabullerin dayanaklarının ne olduğunun belirlenmesi gerektiği- Eksiklikler tamamlandıktan sonra davalının yemek ve yol ücreti ödemesi gerektiği anlaşılıp da ödenecek yemek ve yol yardımının miktarının belirlenememesi halinde ilgili oda ve kurumlara müzekkere yazarak, davacının çalıştığı döneme ilişkin her yıl için ayrı ayrı ve gidiş geliş toplu taşıma ücretinin sorulması, yine davacının çalıştığı döneme ilişkin her yıl için ayrı ayrı günlük yemek ücreti konusunda emsal araştırması yapılması, gelen yazı cevapları ve araştırma yazıları ile birlikte dosya bilirkişiye tevdi edilerek ek rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Davanın mülga 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu bir tarihte açılmış "kısmi dava" olduğunun sabit olması karşısında, mülga 1086 sayılı Kanun’da belirsiz alacak davasına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından dilekçede ifade edilen, esasen davanın belirsiz alacak davası türünde açılmış olduğu yönündeki beyanın bir geçerliliği olmadığı- Davanın kısmi dava olduğunun dikkate alınarak ıslaha karşı zamanaşımı itirazının değerlendirilmesi ve ücret alacağının dava dilekçesi ile talep edilen kısmına dava tarihinden, ıslah dilekçesi ile arttırılan kısmına ise ıslah tarihinden faiz uygulanmasına karar verilmesi gerektiği-
İcra İflas Kanunu'nun 257/1.maddesi gereğince harçlandırılan dava değeri olan miktarla sınırlı olmak üzere ve  davacı tarafından alacağın  %10'u oranında teminat yatırılması halinde geçici hukuki koruma niteliğinde ihtiyaten haczine, teminat alınması, kararın infazı, yetkili icra dairesinin belirlenmesi ve ihtiyati hacizle ilgili diğer işlemlerin yargılamanın  devam ettiği ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,diğer talebe konu  araçlar ise davalılar adına kayıtlı olmadığından araçlar yönünden talebin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak ve dava konusu alacaklar ayrıştırılmak sureti ile toplam 1.000-TL olarak açılan, bilirkişi raporundan sonra talep arttırım dilekçesi verilerek alacak miktarlarının arttırıldığı ve belirsiz alacak davasında, arttırılan miktarlar dahil alacağın tümü bakımından faiz başlangıç tarihinin dava tarihi mi yoksa dava ile istenen kısımlar için dava, arttırılan kısımlar için talep arttırım tarihi mi olduğu? Davacı "Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ait işyerinde mevsimlik işçi statüsünde çalıştığı sürenin 2001 yılında kadroya alınması sırasında derece ve kademe intibakında dikkate alınmadığını" ileri sürerek mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresi hesaba katılarak belirlenecek derece ve kademeye göre fark işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini belirsiz alacak davası açarak talep etmiş olup, dava konusu edilen alacakların davanın açıldığı tarih itibari ile tartışmalı olup miktarı bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği- Dava belirsiz alacak davası olduğuna göre, bu davanın açılması ile doğacak olan maddi ve şekli hukuk sonuçlarının (zamanaşımının kesilmesi ve diğerleri) bu dava için de geçerli olması gerekeceğinden, mahkemece talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan miktarlar dâhil alacakların tümüne dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin isabetli olduğu- "Davacının belirleyebildiği asgari miktar yerine cüzi miktarlar üzerinden dava açtığı, bu hâlde davanın "kısmi eda külli tespit" davası olarak nitelendirilmesi gerektiği, bu durumda talep arttırım dilekçesi verilerek arttırılan alacak kısımlarına talep arttırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Davacının davalı şirketin yanlış bilgilendirme ve yönlendirmeleri ile zarara uğradığını, davacı adına davacının herhangi bir yazılı yada sözlü izni veya emri olmaksızın, talebinden çok daha yüksek meblağlarda kredi kullandırıldığını, kredi alımlarının usulüne uygun gerçekleştirilmediğini, kredi alımlarından sonraki hisse senedi alımlarının davacının iradesi dışında, emir ve talimatı olmaksızın gerçekleştirildiğini savunarak, davalıya ihtarname gönderilmesine rağmen davalı tarafça zararın da giderilmediğini ileri sürerek açtığı belirsiz alacak davasında talep edilen fiili zarar miktarı belirlenebilir olduğundan HMK'nin 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası açma koşullarının oluşmadığı; fiili zararın tahsili talebinin hukuki yarar bulunmadığından usulden reddi gerektiği- Davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli olmadığı, bilirkişiye başvurulmasına rağmen, davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamayacağı- Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacağın belirsiz kabul edileceği-
Kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan alacak istemi- Sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiği veya gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda zararın önlenmesi ve azaltılması ve engel olunması için imkanlar dahilinde önlemler almakla yükümlü olduğu ve bu yükümlülüğe aykırılık sigortacı aleyhine bir durum yaratmış ise kusurun ağırlığına göre tazminattan bir indirim yapılacağı-  Davaya konu riziko poliçe vadesi içinde meydana gelmiş ve söz konusu hasarın davacının aracını kiralayanın çalışanının dava konusu biçerdöver ile aynı depoda bulunan dava dışı başka bir biçerdöverin tamiri sırasında kaynak makinesinden çıkan kıvılcımlar sebebi ile yangının meydana geldiği, dava dışı çalışan aleyhinea açılan ceza davasında verilen cezanın da HAGB'e çevrildiği, çalışanın kendi aracının tamiri sırasında kaynak makinesinden çıkan kıvılcımlar sebebi ile yangının meydana gelmesine sebep olduğu, davacının kiralayanın çalışanının zararın artmasına neden olup olmadığı, zararın meydana gelmemesi için gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı, tedbirler alınmadı ise tazminattan indirim yapılıp yapılmayacağı hususunun ceza dosyası da değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği- Belirsiz alacak davası olarak açılan davada, davacının alacağının tamamına talep gözönüne alınarak. ... tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, ıslah ile artılan miktarın, ıslah tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Bozma ilamı sonrasında verilen hukuken miktar artırımı niteliğindeki dilekçe ile talep konusu alacakların değeri artırılmış olup, mahkemece, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile artırılan kısım yönünden hüküm kurulmamışsa da, dava, belirsiz alacak davası olarak açılmış olup, HMK mad. 107/2 gereğince alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda miktar artırımı yapılabileceğinden anılan işlem geçerli kabul edilerek karar verilmesi gerektiği-
Taşıma sırasında meydana gelen trafik kazası sonucu davacının yaralanması nedeniyle açılan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemi-