Davacının hizmet döküm cetvelinde 1013674 sicil numaralı işyerinde çalışması görünmekle birlikte dosya kapsamından bu işyerinin davalı ile ilgisinin saptanamadığı, bizzat davacı asilden ve ayrıca taraf vekillerinden bu işyerindeki çalışmasının tarih aralığı da belirtilerek bu işyerindeki çalışması sorularak, SGK'ndan, davalı Bakanlık'tan, 1013674 sicil numaralı bu işyerinden, gerekirse Ticaret Sicili Müdürlüklerinden, sair alt işverenlerden bu işyerine ilişkin belgeler, hizmet alım sözleşmeleri, bu işyerine dair SGK belgeleri ve durumu aydınlatacağı düşünülen belgeler celbedilerek, bu işyerinin davalılar ile ilgisi tespit edilip davacının kabul edilen hizmet süresine bu işyerinde geçen çalışma döneminin eklenip eklenmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekeceği- Davacının kabul edilen hizmet süresi içinde hizmet dökümünde işten çıkış ve işe giriş tarihleri arasında hiç bir yerde çalışması görünmeyen boşluklar ve çıkış-giriş işlemi olmaksızın değişik kodlarla eksik prim gün bildirimleri davacı asil duruşmaya bizzat celbedilerek bizzat davacı asilden ve ayrıca taraf vekillerinden sorularak, gerekir ise SGK'ndan, alt işverenlerden ve davalı Bakanlık'tan hizmet alım sözleşmeleri, davacının eksik prim günü bildirimlerine ilişkin belgeler, ücretsiz izin belgeleri, puantajlar ve sair durumu aydınlatabileceği düşünülen belgeler celbedilerek , belirtilen bu boşluk dönemleri ile eksik prim günlerinin davacının hizmet süresine dahil edilip edilmeyeceği değerlendirilerek talebe konu alacak kalemleri bakımından sonuca gidilmesi gerekeceği- Mahkeme hükmünde uygulanan faiz bakımından, dava kısmi eda külli tespit talepli belirsiz alacak davası şeklinde açıldığından, zamanaşımı alacak miktarlarının tamamı için dava tarihinde kesilmiş ise de faiz açısından, kıdem tazminatı hariç diğer talepler bakımından, dava dilekçesi ile talep edilen miktarlara dava tarihinden, ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarlara ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekeceği-
Yaşlılık aylığı bağlandığına ilişkin belge işverene bildirilmemişse, işverence kıdem tazminatı olarak ilk taksitin ödendiği tarihin bakiye kıdem tazminatı için faiz başlangıcı sayılması gerekeceği, böyle bir taksit ödemesi de olmadığı durumlarda faiz başlangıcının, davanın açıldığı ya da icra takibinin yapıldığı tarih olduğu- Dava belirsiz alacağın bir türü olan kısmi eda külli tespit davası olarak açılmış olup, bu dava türünde faiz başlangıcı yönünden, kısmi davasında olduğu gibi, kıdem tazminatı dışındaki alacaklar bakımından dava dilekçesi ile istenen kısma dava, ıslah (talep artırımı) ile artırılan miktarlar bakımından ise ıslah (talep artırımı) tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği-
Davacı işçinin (somut olayda) bir kısım işçilik alacağının miktar ve değerini belirleyebilmesi için, elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması, bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve alacağının miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hâle geleceği bir durumla karşı karşıya olmadığından ve davacının hizmet süresi konusunda da taraflar arasında ihtilaf bulunmadığından, davacının iddia ettiği ücrete ve hizmet süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarını, kıdemine göre hak kazandığı ve varsa kullandığı yıllık izin süresine göre yıllık izin ücreti alacağını belirleyebilecek durumda olduğu ve bu durumda belirsiz alacak davası olarak açtığı davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu ve hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu" gerekçesiyle "direnme kararının onanması gerektiğine" dair görüşlerin HGK çoğunluğunca kabul edilmediği-
Fazla çalışmanın ispatı noktasında sunulan iş yerine giriş çıkış saatlerini gösterir kayıtların da delil niteliğinde olduğu- Davacı işçinin iddia ettiği ücrete ve çalışma süresine göre kendisine ödenmesi gereken kıdem ve ihbar tazminatı alacakları ile ücret ve asgari geçim indirimi alacaklarını belirleyebilecek durumda olduğu anlaşıldığından, davacının alacaklarını hesaplayabilmesi noktasında objektif veya subjektif imkânsızlıktan bahsedilemeyeceği ve bu durumda, talep edilen alacaklar belirlenebilir nitelikte olduğundan, "belirsiz alacak davası" olarak açılan davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği- "Hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olduğu, hukuki nitelendirmenin mahkemeye ait olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması" gerektiğine ilişkin görüşün HGK çoğunuğunca benimsenmediği-
Bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranı ve tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmaması ve manevi tazminatın takdirinde (TBK 56. maddesi) özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olması karşısında tazminat davasında verilen mahkeme kararının (..destekten yoksun kalma tazminatından 2.500,00 TL'nin davalı Sigorta A.Ş. için poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere dava tarihinden, diğer davalılar için ise olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, 1.099,93 TL'nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara verilmesine, davacılar için ayrı ayrı 5.000,00'er TL manevi tazminatın diğer davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine...) isabetli olduğu-
Davacı taraf, dava dilekçesinde davalı şirketin yönetim kurulu tarafından alınan karara atıf yapılması suretiyle bu tarihten sonra satılan devre mülklerden kendisi tarafından veya ekibinden yapılan satışlardan ne miktarda komisyon alması gerektiğini belirttiğinden ve bu tarihten öncesinde de ne miktarda komisyon alması gerektiğini belirttiği gibi kendisi ve ekibinde yer alanların satımını yaptığı devre mülk sayısını da belirtiğinden, uyuşmazlığın davalının davadan önce ödediği komisyon miktarı ve taraflar arasında kararlaştırılan devre mülk satımı başına ödenmesi gereken komisyon miktarı olduğu; davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olmadığı-
Satıcı, sözleşmeden başka ayrıca ilan ve reklamlarda, broşür ve katologlarda vaat ettiği hususlar yönünden de alıcı tüketiciye karşı sorumlu olduğundan, davalı şirketin dava konusu taşınmaza ilişkin ilan ve reklamlarda, broşür ve kataloglarda vaat ettiği hususlar (çocuk parkı, yüzme havuzu, otopark vb.) yönünden de davacıya karşı sorumlu olduğu-
Davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak asgari miktarları belirtmek sureti ile işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep edip, 2.celsede davacı vekilinin "davamız belirsiz davadır" beyanı üzerine, mahkemece de aynı celse kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücretine ilişkin davanın tefrikine karar verilerek, yargılamaya fazla mesai ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil alacakları üzerinden devam edilmiş olup mahkemece, dava edilen alacaklar bakımından davanın belirsiz alacak davası olarak kabulü üzerine tefrik kararı verildiği, bu durumda alacağın tamamına dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi ve dava konusunun tamamı bakımından zamanaşımının dava tarihinde kesildiği kabul edilerek karar verilmesi gerektiği-
Belirsiz alacak davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımının kesileceği- Bu nedenle yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı definin sonuca etkili olamayacağı- Davacının günlük yedi buçuk saati aşan gece çalışmaları için fazla çalışma ücreti hesaplanması gerekirken yedi buçuk saati aşan bu gece çalışmalarının ayrıca fazla çalışma hesabında değerlendirileceği-
Davacının talep ettiği kıdem tazminatının giydirilmiş ücretten hesaplanacağı, giydirilmiş ücretin belirlenmesi için karşı tarafta bulunan bordroya ve yargılama sırasında anlaşılacak sosyal yardımlara ihtiyaç olduğu, keza davacının talep ettiği fazla mesai ve tatil çalışmalarının ise yargılama sonucunda delillerin toplanmasına ve tanık beyanlarına tabi olması halinde indirime tabi olduğu, indirime tabi alacakların belirsiz olduğu, dolayısı ile kıdem tazminatı ve fazla mesai ile tatil alacaklarının başlangıçta belirli olmadığı, ayrıca alacaklar belirli ve kısmi dava konusu yapılamayacak ise o zaman Daire'nin uygulaması gereği, davacıya belirli hale getirmesi için süre verilmesi, hukuki yarar şartının tamamlanabilir dava şartı olduğunun gözden kaçırılmaması gerekeceği, mahkemece hatalı değerlendirme ile dava kısmi dava olduğu halde, belirsiz alacak davası olarak nitelendirilip, tüm taleplerin belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği gerekçesi ile ve tamamlanabilir dava şartı gözden kaçırılarak davanın usulden reddinin hatalı olduğu-