Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığından söz edebilmek için iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerektiği- Davacı "temizlik işçisi olarak alındığını ancak hasta taşıma, çay yapma, bulaşık yıkama gibi işleri de yaptığını" iddia etmiiş, Davalı, "davacının kayıtlarında temizlik işçisi olarak göründüğünü, alındığı iş dışında çalıştırılmadığını" savunmuş, davacı tanığı "davacının temizlik hizmeti dışında hasta taşıma, evrak götürme, yatak düzeltme gibi işler yaptığını, hem üniversiteden hem de şirketten talimat aldıklarını" beyan etmiş, davalı tanığı ise, "davacının temizlik işçisi olarak alındığını ve çalıştığını" beyan etmiş olup, davacının muvazaa tespiti yapılan dönem sonrası işe girdiği ve davacının SGK kayıtlarında genel temizlik hizmetlerinde çalıştırıldığı görüldüğünden ve davacının baskın olarak alındığı iş dışında başka işlerde çalıştığını ispatlayamadığı, dosyadaki deliller karşısında davacı tanığının soyut ifadesi ile alacağın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı davada, keşif sırasında dinlenmiş olan yerel bilirkişilerin takas hususunda ayrıntılı bilgileri bulunmadığı gibi, tanık beyanlarının da yetersiz olduğu anlaşıldığından, takas iddiası yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olup,  mahkemece, keşif mahallinde mahalli bilirkişiler ve HMK. mad. 31 uyarınca, hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında taraflara gerektiğinde yeni tanık bildirme hakkının hatırlatılması suretiyle tarafların bildireceği tanıklar hazır olduğu halde yeniden keşif yapılarak, davacının iddia ettiği şekilde taşınmazın takas edilip edilmediği, takas varsa karşılığında hangi taşınmazın kimlere verildiği, bu taşınmazların kimler adına hangi nedenle tespit ve tescil edildiği kesin olarak belirlenmesi, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılmak suretiyle çelişkiler giderilmeye çalışılması, çelişkinin giderilememesi halinde hangi beyanlara neden üstünlük tanındığı kararda tartışılıp gerekçelendirilmesi, buna yönelik araştırma sonucunda karar verilmesi gerektiği-
Mera, yaylak ve kışlak davalarında, kadim kullanma hakkına ya da tahsise dayanılabiliceği- Kadimlik iddiası var ise, bu hususun araştırılması, gerektiğinde köylerin kuruluş tarihinin İçişleri Bakanlığından sorularak kadim ya da muhdes olup olmadığının saptanması, ayrıca yerel bilirkişi ve tanıklara taşınmazın kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı ve sınırları sorularak sonuca gidilmesi gerekeceği- Tahsise dayanıldığında, dayanak belgelerin, ayrıca karşı tarafın savunmasında ileri sürdükleri kayıtların tüm geldileri ile birlikte merciinden getirtilmesi; keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli mera veya yayla ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, tarafsız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi tahsis kayıtlarının yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığı ile uygulanması, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, varsa çevre taşınmazlara ait kayıtlar da uygulanarak dava konusu yeri ne şekilde okuduğunun çevre taşınmazlarla toprak yapısı kıyaslanarak uzman bilirkişiler aracılığı ile uyuşmazlığa konu yerin ve niteliğinin saptanması gerekeceği-
Mahkemece; hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğünden hareketle, dava dışı sigorta şirketinin, yangından doğan zarara ilişkin olarak davacıya toplam ne kadar ödeme yaptığını ve bu ödemenin hangi zarar kalemleri için yapıldığının (emtia, demirbaş, tefrişat gibi) tereddüte mahal vermeyecek şekilde ayrı ayrı tespit edilerek, tefrişat zararı için sigortadan ödeme yapılmadığının tespiti halinde, tefrişat zararından yalnızca esnaf kusur oranı düşülerek, belirtilen olgular dikkate alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Dava  dilekçesinin içeriği  ve  yargılama aşamasındaki beyanlardan davacı tarafın isteğinin  hangi malvarlığına ilişkin  olduğu  açık olmadığı; HMK. mad. 31 uyarınca hakimin davayı  aydınlatma görevi kapsamında davacı tarafın  talebi  açıklattırılıp, davacı tarafın gösterdiği tanıkların da ifadelerine başvurulması ve buna göre hüküm tesis edilmesi gerektiği-
Hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi için, emekli aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptali istemine ilişkin davalarda mahkemenin tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re'sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği; HMK 31'in gereği olarak hakimin eksik veya çelişkili kısımları soru sorarak, ticaret ve vergi kayıtlarını getirterek aydınlatması gerektiği-
Kira bedelinin uyarlanması davalarında taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücreti, AAÜT mad. 9 uyarınca tespit edilen kira bedeli farkının "bir yıllık tutarı" üzerinden tarifenin üçüncü kısmı gereğince hesaplanacak miktarının tamamı olarak hükmolunacağından, davacıya aylık kira bedelinin kaç Lira'ya uyarlanmasını istediği açıklattırılıp, buna göre vekalet ücretinin takdiri gerektiği-
Mahkemece işin esasına girilmeden önce davacının talebinin icra takibindeki (harca esas değer olarak gösterilen) asıl alacağa yönelik mi, yoksa dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde belirtildiği üzere icra takibindeki toplam alacağa yönelik mi olduğunun belirlenmesi gerekeceği- Mahkemece, 6100 sayılı HMK'nun 31. maddesinde düzenlenen "Hakimin Davayı A.latma Ödevi" ilkesi çerçevesinde davacı vekiline davadaki talebi açıklattırılarak belirtilen usul kuralları çerçevesinde işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
6183 s. K. mad. 54. uyarınca, süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı- Kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırı olacağı- Mahkemece, HMK. mad. 31 kapsamında davacının isticvabı ile talebinin net olarak açıklattırılması, bu kapsamda talebinin ödeme emrinin iptali ve/veya haczin kaldırılması istemine ilişkin olup olmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre araştırma yapılması gerektiği-
Dava dilekçesinde gösterilen harca esas değer ile talep sonucunda istenen meblağ farklı olup, HMK'nın 31. maddesi uyarınca, alacaklının hangi meblağ üzerinden takibin devamını istediği hususunun açıklattırılması gerektiği- Davacı alacaklının itiraza uğrayan tüm alacak yönünden takibin devamını istemesi halinde harç tamamlattırıldıktan sonra, birikmiş faize yönelik itirazın haklılığı üzerinde durulup karar verilmesi gerekeceği-