Mahkemece, dava konusu taşınmazın tespit tarihinden geriye doğru 15-20-25 yıllık üç ayrı zamanda çekilmiş steoroskopik hava fotoğrafları getirtilerek mahallinde jeodezi ve fotoğrametri mühendisi bilirkişi ve 3 kişiden oluşacak ziraat mühendisi bilirkişi heyeti ile keşif yapılarak çekişmeli taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğinin, tarım yapılmaya en erken ne zaman başlanıldığının ve tamamlandığının, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanan söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, taşınmazın uydu ve hava fotoğrafları ile kadastro paftası harita çizim programı vasıtasıyla çakıştırılmalı, ziraat bilirkişisi vasıtasıyla taşınmazın öncesi ve zirai faaliyete konu olup olmadığı, toprak yapısı, zilyetliğin hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü, tespit tarihine kadar yirmi yıllık kazanma süresinin dolup dolmadığı hususları irdelenmeli, bundan sonra iddia ve savunma çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak açılan davada, tespit malikinin ve mirasçılarının kim olduğunun belirlenememesi halinde, 3561 sayılı Kanun uyarınca mahallin en büyük mal memurunun kayyım atanması için vesayet makamından talepte bulunup, kayyım davaya dahil edilerek yargılamaya devam edilmesi gerektiği-
Mülkiyetin kazanılabilmesi için diğer kazanma koşullarının yanında dava konusu taşınmazda davacı tarafın aralıksız, çekişmesiz, malik sıfatıyla ve 20 yıl süreyle zilyet ve tasarrufta bulunması gerekeceği-
Dava, öncelikle tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkin olup, yargılama sonunda iptal ve tescil isteminin reddi ile birlikte terditli istek olan tenkise hükmedildiği ve davacının davasının kabulle sonuçlandığı, bu durumda, davalı lehine avukatlık parasına hükmedilmemesi gerekeceği-
Davacı Hazine, dava konusu taşınmazların harman yeri olduğunu 1580 sayılı Belediyeler Kanununun 159. maddesi uyarınca davalı adına tescil edilmiş ise de anılan kanun maddesinin taşınmazların davalı adına tesciline imkan vermediği, sadece kullanım hakkını belediyeye verdiği iddiası ile tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuş ise de dava konusu taşınmazların imar planı yapılmadan önce de harman yeri niteliğinde olduğu ve halen de imar planı içerisinde kaldığı anlaşılmakta olup, bu itibarla mahkemece davacı Hazinenin tapu iptali ve tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Paftasında tescil harici bırakılan taşınmaza yönelik kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak açılacak davada, taşınmazın tapuya tesciline karar verilebilmesi için paftanın düzenlendiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edilmiş olması gerektiği-
Asıl davada davacının Hazine'ye karşı davası reddolduğuna ve Hazine, avukat marifetiyle yargılama oturumlarında temsil edildiğine göre, Hazine yararına, hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre Avukatlık ücreti takdiri ve ayrıca Hazine tarafından sarfedilen yargılama masraflarının da karşı taraftan tahsili yönünde karar verilmesi gerekeceği-
Esaslı sınır incelemesi yapılmadan taşınmaz hakkında karar verilmesinin doğru olmadığı-
İdare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine ilişkin kroki uzman bilirkişisi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte uygulanması; kıyı kenar çizgisinin adli yargıca belirlenmesi mümkün bulunduğundan, gerek görüldüğü takdirde kıyı kenar çizgisinin bizzat mahkemece belirlenmesi gerekeceği-
4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesi hükmünün, belediye adına tescil edilerek belediyenin özel mülkü haline gelen taşınmazlara uygulanamayacağı-