30.05.2007 tarihinde ya­yınlanarak yürürlüğe giren 5663 sayılı Kanunla, doğal sit alanları ve 3. Derece arkeolojik sit alanlarında bulunan taşınmazların koşulları oluştuğu taktirde, zilyetlik yoluyla kazanılmalarının mümkün hale geldiği-
Beyanlar arasında çelişki olduğu takdirde HUMK.'un 265. maddesine göre giderilmeye çalışılması; uyuşmazlığın niteliğine göre TMK.'nun 713/4. maddesinde belirtilen ilanların yapılması ve üç aylık sürenin beklenilmesi, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince davacı adına senetsizden tespit edilen taşınmaz bulunup bulunmadığının Tapu Sicil, Kadastro ve Adliye Yazı İşleri Müdürlüklerinden sorularak belirlenmesiyle ondan sonra toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı gözönünde tutularak bir karar verilmesi gerekeceği-
3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 14/1. maddesi gereğince tapuda kayıtlı olmayan ve çekişmesiz aralıksız 20 yıl süreyle kullanılan taşınmazların zilyedi adına tescil edilebilmesi için sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüm geçmemesi gerekeceği-
Dava konusu (A) harfli taşınmazın, Kültür ve Tabiat Var­lıklarını Koruma Kurulunun 12.04.2004 tarih 6258 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı olarak belirlenen alan içinde kaldığını bildirildiği, bu durumda, 5663 Sa­yılı Yasa ile değişik 2863 Sayılı Yasanın 11. maddesi hük­müne göre birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanı içinde kaldığı anlaşılan taşınmazın zamanaşımı yoluyla kazanılmasına yasal olanak bulunmadığı-
Tapusuz taşınmazlarda kadastro tespit tarihi ile tespitin kesinleşme tarihi arasında zilyetliğin devri ile ilgili yapılan anlaşmaların geçerli olduğu-
Kural olarak meralar üzerinde sürdürülen zilyetliğin, süresi ne olursa olsun hukuki değer taşımayacağı-
Mahkemece kayıt maliklerinin tüm araştırmalara rağmen sağ olup olmadıkları yönünde bir bilgiye ulaşılamadığı, dolayısıyla mirasçılarının da bulunamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de dava konusu taşınmazda kayıt malikleri H. ile B.ye’nin kanun anlamında bilinen kişiler oldukları anlaşıldığına, bozma ilamı sonunda davacılar vekili tarafından davada TMK.nun 713/2.maddesinde yazılı “maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan” sebebine dayanıldığı dilekçe ile açıklandığına ve davada ölüm sebebine de dayanılmadığına göre davacıların davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davacının davaya konu olan iddiasının tamamen mülkiyet ihtilafı niteliğinde olduğu, böyle bir mülkiyet ihtilafının idari yargıda görülebilmesinin mümkün olmayacağı, idari yargıda alınacak bir kararın beklenmesine de gerek bulunmayacağı, kaldı ki, eldeki davada Hazine de TMK’nun 713/6. maddesine dayalı olarak dava konusu taşınmazın Hazine adına tescilini talep ettiğinden bu davanın da idari yargıda görülebilmesinin mümkün olmayacağı-
Türk Medeni Kanununun 677 ve aynı kanunun 713/1 ve 5. fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyetin 713. maddenin birinci fıkrasında belirtilen koşullar gerçekleştiği anda kazanılacağı-
Orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar taşınmaz orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdüreceğinden o tarihe kadar süren zilyetliğe değer verilemeyeceği-