26.07.1972 tarihinden sonra davacılar, miras bırakanları H. Bircan ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğü’nden, açılmış dava olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu 213 ada 114 parselin 01.12.1994 tarihinde senetsizden davalı adına tespit gördüğü, tutanağın itirazsız olarak 29.12.2005 tarihinde kesinleşmesi üzerine davalı adına tapuya tescil edildiği, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar arz üzerinde göstermek suretiyle davacıya ait 117 parsel ile davalıya ait 114 parsel arasındaki kadastro öncesi sınırı belirlemiş olup, bu beyanlar esas alınarak düzenlenen 19.10.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda; A harfi ile gösterilen 18,40 m2'lik yerin davacıya ait iken davalıya ait 114 parsel içinde tespit ve tescil edildiğinin bildirildiği, davalının 07.12.2011 tarihli dilekçesinde bu rapor esas alınarak karar verilmesini istediği, bu belirlemelere ve davalının HMK.nun 308. maddesine (HUMK.nun 92) uygun beyanına göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekeceği-
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, bu hava fotoğraflarının kadastrodan önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmasının gerekeceği-
HMK.nun 308 ve devamı maddelerinde davayı kabulün, davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesi olduğu, davayı kabul eden davalının bununla davacının talep sonucu bölümünde istemiş olduğu hakkı tamamen veya kısmen kabul edeceği, tarafların dava konusu yer üzerinde kural olarak tasarruf yetkileri bulunduğundan yani Medeni Usul Hukukunda kural olarak tasarruf ilkesi uygulandığından davalı davanın açılmasından hüküm kesinleşinceye kadar davayı kabul etmek suretiyle sona erdirebileceği-
Davanın, tapu iptali ve tescil istemi olduğu, her ne kadar davacı bakımından Kutlubey köyü ile taşınmazın bulunduğu köyde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca miktar araştırması yapılmış ise de, davacının babasının öldüğü tarih itibariyle davacının bağımsız 20 yıllık zilyetliği bulunmadığı anlaşıldığından davacının babasına ait veraset belgesi alındıktan sonra miras bırakan H. ile dava dışı diğer mirasçılar yönünden de aynı biçimde miktar araştırmasının yapılmasının, davacı her ne kadar dava dilekçesindeki parselin tamamının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiş ise de, yargılama oturumunda imzalı beyanıyla istediği taşınmazın yaklaşık 12-13 dönüm civarında olduğunu bildirdiği halde bu miktar orantısız bir biçimde aşılarak karar verilmesinin doğru olmadığı-
Uzun süreli kullanımın taksim için yeterli sayılamayacağı, yöntemine uygun bir taksim ya da fiili taksimin bulunmadığı, davacıların kök mirasbırakandan gelen miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının dava dilekçesi ve oturumdaki beyanları ile dosyada mevcut harici satış senetlerinde dava konusu taşınmaz üzerinde TMK.nun 713/1 maddesi ve 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde düzenlenmiş olan yirmi yıl aralıksız ve çekişmesiz kazanmayı sağlayan zilyetlik koşulu gerçekleşmediği gibi alıcıların dava konusu taşınmazı mevki ve sınırları itibariyle uyan 29.12.1997 tarihli harici satış senedin alıcıları ve davacının oğullarının taşınmazı davacıya devrettikleri veya babaları adına vekaleten taşınmazı aldıkları konusunda bilgi ve belge mevcut olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığı, böyle bir durumda davacının TMK.nun 996. maddesi uyarınca satıcı ile alıcıların eklemeli zilyetliklerinden yararlanması olanağının bulunmadığı, bundan ayrı bağımsız zilyetliğinin de 20 yıla ulaşmadığı-
Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, bilirkişilerin vasıflandırdığı arazi yetenek sınıflandırmasına göre 5 ve 6. sınıf arazilerin zilyetlikle kazanılabilmesi için imar ve ihyasının; uygun amenajman, gübreleme, yüzey akış kontrolü, tohum aşılaması yapılarak sağlanabileceği ve ancak çayır ve mera olarak kullanılabileceği, bu belirlemeler karşısında davacı yararına kazanma koşullarının oluşmadığı, imar ve ihyasının tamamlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Taşınmazı yargılama sırasında satın alan davalı Fahrettin, muris F.’nin mirasçılarıyla aynı köyde oturduğuna göre taşınmazın F.’den mirasçılarına intikal ettiğini bilebilen, bilmesi gereken veya bilebilecek durumda olan kişi olduğunun kabulünün gerektiği, bu durum karşısında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince mahkemece ayrıca davalı Fahrettin’in iyi veya kötü niyetli olup olmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılmasına gerek olmadığı
Dosya içinde bulunan ve taraflarca itiraz edilmeyen fotoğraflar ile diğer deliller birlikte değerlendirilerek imar-ihyanın başlayış ve bitiş tarihi ile davacıların ekonomik amaca uygun zilyetliklerinin olup olmadığının değerlendirilmesinin, taşınmazın ağaçlandırma sahası olarak tahsis edildiği de Hazine tarafından ileri sürüldüğüne göre, kamu hizmetine tahsis edilip edilmediğinin de saptanarak bir karar verilmesinin gerekeceği-