Noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen 4088 parsele ilişkin tutanak ve dayanak tapu kayıtlarından; tapunun iptali istenen büyük valide Zatiye (baba adı yazılı olmayan) bilinen kişi olduğu anlaşılmakla kazanma şartları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu yerin muris ve davacı ile mirasçıları tarafından hangi tarihte imar ve ihyasına başlandığı, imar ve ihyayı ne şekilde sürdürdükleri, hangi tarihten itibaren tarım arazisi olarak kullanıldığı, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlandığı ve hangi tarihten itibaren de biçenek olarak kullanıldığı konularında yerel bilirkişi ve tanıkların beyanlarına başvurulmasının, taşınmazın gerçek niteliğini hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmasının, haritada “kumsal” göründüğü halde tarım arazisi ve biçenek olarak kullanılması hususlarının açıklığa kavuşturulmasının, taşınmazı kumsal gösteren paftanın hangi tarihte düzenlendiğinin (bir fotokopisi de eklenmek suretiyle) kadastro müdürlüğünden sorulmasının, daha önce götürülmeyen uzman bilirkişi başka bir ziraat mühendisinden bu konuda gerekçeli, tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık rapor istenmesinin, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tescil davası, Hazineye ve ilgili Kamu Tüzel Kişilerine karşı açılacağı; ancak Köy, Büyükşehir Belediye sınırları ve Belediye mücavir alan sınırları içerisine alınmış olduğundan husumetin Belediye ile Büyükşehir Belediyesi'ne yöneltilmesi, yargılamaya geldikleri taktirde savunma ve delillerinin tespiti ile hüküm kurulmasının gerekeceği-
Davacı, dava konu yeri 06.07.1994 tarihli belediye encümen kararı ile belediyeden satın aldığını ileri sürerek tapunun iptaliyle adına tescilini istemiş ise de; eldeki davanın 21.01.2009'da açıldığı, dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların davacının dava konusu yerde herhangi bir zilyetliğinin olmadığını açıkladıkları, öte yandan belediyece yapılan parselasyonda 4 ada 9 nolu parsel olarak belirlenen bu yerin tapuda işlem görmediğinin anlaşıldığı, ziraat bilirkişi raporu ve eki fotoğraflar incelendiğinde; çekişmeli yerde herhangi bir zirai faaliyetin olmadığının görüldüğü, hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, dava konusu taşınmazların kentsel sit alanında bulunduğu, tescile tabi kültür varlığı olmadığı tespit tarihine kadar satıcı ve davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığına göre davalı Hazine vekilinin sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği-
Sözleşmeyle başka rejim seçilmediğinden eşler arasında yasal “edinilmiş mallara katılma” rejiminin geçerli olduğu, eşlerden birinin, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olacağı, katılma rejiminde; eşlere tanınan bu hakkın, ayni bir hak olmayıp, alacak niteliğinde şahsi bir hak olduğu, bu tür davalarda, eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarların da dahil olmak üzere edinilmiş malın toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerinden tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanmasının ve davacının, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında değer artış payı alacağı bulunduğunun dikkate alınmasının gerektiği-