Taşınmazlar üzerinde bulunan taşlar, sadece üç adet zeytin ağacının bulunması ve eğim durumları gözönünde bulundurulduğunda, dava konusu parselleri nitelik itibariyle kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya yolu ile kazanmaları mümkün olmadığı gibi uzman bilirkişi yüksek orman mühendisi raporunda açıkladığı gibi yirmi yıl aşkın bir süreden beri parsellerin işlenmediğini bildirdiğine göre, davacının taşınmazlar üzerindeki zilyetliğini bilerek ve iradi olarak terk ettiğinin kabulü gerekeceği-
TMK.nun 713/1. maddesi gereğince açılan tescil davalarının, kamu düzeni ağırlıklı davalar olup bir bakıma kendiliğinden araştırma ve inceleme prensibine tabi oldukları-
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği-
Tapu iptali ve tescil davalarında, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise, mirasçılarına karşı açılacağı- Pasif husumet ehliyeti bulunmayan Tapu Sicil Müdürlüğü’ne karşı davanın açılması isabetsiz olduğundan Tapu Sicil Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davacının taşınmazlar üzerindeki zilyetliğinin fer'i zilyet olduğunun saptanması durumunda, davalı eşi H. adına zilyetliği sürdürdüğünün kabulünün gerekeceği, elbirliği mülkiyetinde mirasçılar arasında zamanaşımı işlemeyeceğinden, fer'i zilyedin davalı eşi adına sürdürdüğü zilyetliğin tüm mirasçılar adına sürdürdüğünün kabulünün gerekeceği, çünkü böyle bir halde davacının zilyetliğinin malik sıfatıyla zilyetlik olduğunun söylenemeyeceği-
Davacının, tespit harici bırakılan yer yönünden zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleştiğinden adına tapu tescilini talep ettiği, aktif dere yatakları ile derenin etki alanında kalan yerlerin kazanılmasının mümkün bulunmadığı, ancak, aktif dere yatağında ve etki alanında kalmayan bir yerin koşulları mevcut olduğu takdirde, kazanılmalarının olanaklı olduğu, ziraat mühendisi bilirkişinin raporundan taşınmazın tespit harici bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar kesintisiz ve ekonomik amacına uygun olarak, 20 yıllık zilyetliğin bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddi gerekirken takdiri delil niteliğindeki yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına öncelik verilerek hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğu-
Davacının kadastro çalışmaları sırasında yol olarak paftasında gösterilen taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istediği davada,böyle bir yerin tapuya tesciline karar verilebilmesi için Yargıtay'ın yerleşmiş kararlarına göre haritasında yol olarak gösterildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olmasının gerekeceği-
Kural olarak, kamu tüzel kişileri içerisinde sadece köy tüzel kişiliğinin kazanmayı sağlayan zilyetlikle taşınmaz edinmesinin mümkün olduğu; diğer kamu tüzel kişilerinin ancak özel kanunlarında zilyetlikten taşınmaz edinmeye ilişkin hüküm bulunması halinde zilyetlikle taşınmaz edinmeleri mümkün olabileceği-
Kazanmayı sağlayan zilyetlik ile taşınmazın edinme koşullarının davacı köy yararına gerçekleşmediği ve esasen bataklık ve göl niteliğinde bulunan bu tür yerlerin kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilmelerinin mümkün bulunmadığı -
TMK.nun 713/2. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde tapu kaydının hukuki değerini yitirme imkanının bulunmadığı-