3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanun’da yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği-
Bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisinin bulunmadığı, mirasçılardan birisinin kendi payı hakkında açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından terekeye temsilci tayini (TMK.640.mad) veya diğer mirasçıların olurlarının alınması suretiyle de davaya devam edilemeyeceği, mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklığın söz konusu olduğu, mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip olacakları ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri, bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetliğin elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılacağı-
Taşınmazın belirlenen bu niteliğine göre imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesinde açıklanan imar ve ihya koşullarının araştırılıp belirlenmesinin gerekeceği-
Tapulu bir taşınmazdaki miras payının 3. kişilere devrine ilişkin sözleşme ancak, resmi şekilde yapılması halinde geçerli olacağı- Davacının dayanağı sözleşme tarihinden sonra yürürlüğe giren, 4721 s. TMK. mad. 677/2. uyarınca, bir mirasçının 3. kişi ile yapacağı miras payının devrine ilişkin sözleşmenin geçerliliğinin, Noterlikçe düzenlenmesine bağlı olduğu- Taraflar arasındaki sözleşmenin, resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olacağı ve mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
E. U.lu ile İ. Kara arasında pay devrinin yapıldığı 1965 yılında paydaşlardan F. Kara hayatta olup noterlik sözleşmesinde imzası ve onayı bulunmadığı gibi miras payından feragat sözleşmesi olarak değerlendirilmesine de olanak bulunmadığı, mahkemece taşınmazın satış tarihinde paylı mülkiyet şeklinde tapuda kayıtlı bulunduğu, pay devrinin resmi şekilde yapılması gerektiği, somut olayda 3402 sayılı Kanun’un 13/B-b ve TMK.nun 713/2.maddesi hükümlerinin uygulanması olanağı bulunmadığına göre, mahkemece davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu taşınmazlar ortak muristen kalmış ve henüz tereke paylaşılmamış ise bir veya birkaç mirasçının terekeye dâhil taşınmazlar üzerinde sürdürdüğü zilyetlik tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılacağından taşınmazı kullanmayan diğer mirasçılar bakımından iradi terk ilkesinin uygulanması olanağının bulunmadığı ve elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar bakımından mirasçılar arasında zamanaşımının işlemediği-
TMK. nun 713/1. maddesine dayalı olarak açılan tescil davalarında davalı Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisinin, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca yasal hasım durumunda olup her türlü yargılama giderleri, harç ve vekâlet ücretiyle sorumlu tutulamayacakları, bu tür davalarda davanın olumlu veya olumsuz sonuçlanması sonuca etkili olmayıp, davacı tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, eksik nispi harcın davacıdan alınmasına, davacı yararına vekâlet ücretine takdirine yer olmadığına karar verileceği, bu nedenle vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesi şeklinde kurulan hükmün kanuna aykırı olduğu-