TMK.nun 676. maddesi uyarınca tapulu taşınmazlarda (kadastro öncesi de tapulu olacak) miras payının devri ve paylaşımı bakımından yazılı şeklin arandığı, dava konusu taşınmaz kadastro öncesi tapusuz olup, bu tür taşınmazlar bakımından yazılı paylaşım sözleşmesi ya da miras payının devri sözleşmesi yapma zorunluluğunun bulunmadığı, davacı kadastrodan önceki zilyetliğe dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğuna göre 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 15/3. fıkrası uyarınca bu tür iddiaların her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğu-
Daha önce götürülmeyen Ziraat Fakültesi’nin toprak bölümünde uzman üç akademisyen bilirkişi kurulu aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı incelenerek taşınmazların imar ve ihyasının hangi tarihte tamamlandığı konularında gerekçeli komşu taşınmazlarla karşılaştırmalı rapor sunulmasının istenmesinin, davacının yaşı itibariyle taşınmazı imar-ihya edip edemeyeceğinin ve zilyetliğinin bulunup bulunmadığının etraflıca araştırılmasının gerekeceği-
Dava tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin bulunduğundan, kadastro tespitinin kesinleştiği dosya kapsamından anlaşılan dava konusu 113 ada 134 parsele ait tapu kaydının Tapu Müdürlüğü’nden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde gözönüne alınmasının gerekeceği-
TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddelerine dayalı tescil davalarının kamusal yönü ağırlıklı davalar olduğu, bu nedenle, böyle bir sebebe dayalı olarak görülmekte olan davalardaki bozma kararları tarafları için lehte ve aleyhte usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceği-
Davacı, kadastro öncesi nedenlere dayanarak talepte bulunduğuna göre, 3402 sayılı Kanun’un 15/2. maddesi hükmü uyarınca davacının kullanımındaki bölümün taşınmazın tamamına oranlanmak suretiyle davacı payının belirlenmesi ondan sonra elde edilecek sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken ifrazının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle bu parsel hakkındaki davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Zilyetlik maddi olaylardan olup, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14/1.maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanık dâhil her türlü delil ile kanıtlanmasının mümkün olduğu, bu nedenle yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK. nun 258, 259. (HMK. nun 243, 244, 259 ve 290/2.) maddeleri uyarınca davetiye ile keşif yerine çağrılmalarının, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeni ile yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK. nun 265. (HMK. nun 261) maddesi gereğince aykırılığın giderilmesinin, iddia ve savunma doğrultusunda delillerin toplanmasının ve ortak murisin belirlenmesinin gerekeceği-
Miras bırakanın terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, mirasçılardan birinin temyizi anılan mülkiyet türü gereğince diğer mirasçılarına da sirayet ettiğinin de kabulünün gerekeceği, yani bir tek mirasçının temyizi bakımından yapılan inceleme ve doğuracağı hukuki sonuçlardan temyiz etmeyen mirasçıların da yararlanacağı-
Davacıya nizasız taşınmazı haricen satan kişinin vergi kayıt malikinin mirasçısı olduğu, dava dışı parselin, miktarından fazla olarak davacı adına tespit ve tescil gördüğü, revizyon gören vergi kaydının kuzey sınırının mer’a okuması nedeniyle davacıyı bağlayacağı, hal böyle olunca davacının davasının reddine karar vermek gerekeceği-