TMK.713/2. maddesine dayalı uyuşmazlıklarda, davanın başarıya ulaşması halinde kayıt malikinin mirasçıları olan davalı gerçek kişiler ile yasal hasım durumundaki Hazine’nin yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacakları, mahkemece bu hususun gözden kaçırılarak geriye kalan harcın, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davalılardan alınmasına karar verilmiş olmasının da isabetli olmadığı-
Davalı Hazine, yargılama oturumlarında kendisini vekille temsil ettirdiğine göre, HMK.nun 330. maddesi ile hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesi hükmü uyarınca; davalı Hazine yararına vekalet ücreti taktir ve tayini gerekirken bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmasının kanuna aykırı olduğu-
Eğer kamulaştırma krokisi kapsamında kalmadığı anlaşılırsa; taraflara yeniden önel verilerek ve yaşlı yansız kişiler arasından belirlenecek yerel bilirkişi ve yanların tanıkları huzuruyla keşif yapılarak bu yerde ilk zilyet olan kişi ve onun kullanım şeklinin ve bu zilyetlik devredilmişse son zilyedin kullanım biçiminin yer, zaman ve süre gibi olgularla belirlenmesi tespiti istenen yerlerde davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının gerçekleşen kısımların fen ehline düzelttirilecek ölçekli kroki ve rapora yansıttırılmasının ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz bölümünün 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 15.maddesi ve Plansız Alanlar Hakkındaki Yönetmeliğin 62. maddesi uyarınca taşınmazın A.lı Köyü sınırları içerisinde bulunduğu dikkate alınarak aynen ifrazının mümkün olup-olmadığı, uzman bilirkişiden sorularak dava konusu taşınmaz bölümlerinin ayrılmasının mümkün olup-olmadığının belirlenmesinin, ayrılmasının mümkün olmadığının belirlenmesi halinde, dava konusu taşınmaz bölümünün miktarı ile bu yeri kapsayan parselin miktarı oranlanmak suretiyle davacının mülkiyet hakkının paylı olarak tanınmasının ve buna göre hüküm kurulmasının gerekeceği-
Mera, yaylak, kışlak sınırının kural olarak değişmeye ve genişletmeye elverişli sınırlardan sayılacağı, eylemli durum, taşınmaza ait fotoğraflar ve tapu kaydındaki sınırlar karşısında dava konusu yerin meradan kazanıldığının kabulünün gerekeceği, meraların, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu mallarından olup, özel mülkiyete konu edilemeyecekleri, diğer yönden, süresi neye ulaşırsa ulaşsın mera toprağının imar-ihya, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesinin de mümkün olmadığı-
Hazinece açılan önceki davanın 25.06.2002 tarihinde kesinleştiği gözetildiğinde, taşınmaz mülkiyetinin yitirildiği tarih itibariyle BK’nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, 1 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı, bu nedenle tazminat davasının görülebilir olduğu, ne var ki davada özellikle tapu iptal ve tescil istendiğine göre, anılan isteğin reddi halinde tazminat isteğinin değerlendirileceği-
Dava konusu 103 parselin, kadastro çalışmasında Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlaması mümkün olan yerler olduğu ve kimsenin mülkiyet iddiasında bulunmaması sebebiyle, hali arazi niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği, davacının, mirasen intikal, taksim, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak tapu siciline tescil isteğinde bulunduğu, böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesini müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılmasının mümkün olduğu-
Taraflar taşınmazın kadastro tespit tarihinden önceki hukuki sebeplere dayandıklarına göre; tarafların, iddia ve savunmalarını tanık dahil her türlü delille ispat edebilmelerinin mümkün olduğu, bu kapsamda, gerek o yer Kadastro Mahkemesinde gerekse hüküm veren mahkemede yapılan keşiflerde dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıklarının tamamının dava konusu taşınmazdaki nizalı bölümde, davacı yararına miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının oluştuğunu açıklamalarına göre, davalının temyiz itirazlarının yerinde olmadığı-
Davacının, harici satın alma, eklemeli zilyetlik ve zilyetlik hukuki sebeplerine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunduğu, Toprak Tevzi Komisyonu’nca 20.10.1961 tarihinde dava konusu yer Hazine adına tarla niteliğiyle tapuya bağlandığına göre tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik ve eklemeli zilyetliğin hukuken bir değer taşımayacağı, zilyede herhangi bir hak da bahşetmeyeceği, bu tür olaylarda Hazine adına tapunun oluştuğu 20.10.1961 tarihinden geriye doğru 20 yıllık kazanmayı sağlayan zilyetlik süresinin aranacağı, bu zilyetliğinde TMK.nun 713/1. fıkrasında açıklandığı gibi aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla ekonomik amaca uygun zilyetlik olmasının gerekeceği-