Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek,  dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde direnme kararının varlığından söz edilemeyeceği- Bozma kararı öncesinde bilirkişi raporunu hazırlayan avukatın gümrük işlerinden anlayan hukukçu (avukat) olduğunun belirtilmesi, bilirkişinin gümrükleme konusunda uzman olması gerektiği bakımından Özel Daire bozma kararından sonra dosyada yer alan bilirkişi raporunu hazırlayan avukatın mahkemeye sunduğu yazılı beyan ve eklerine göre gümrük işletme ile ilgili yüksek okuldan mezun olduğu belirtilerek gümrük mevzuatı konusunda uzman olduğu hususu Yerel Mahkemece direnme kararına gerekçe yapılmış olup, bozma kararı sonrasında bozma gerekçesine ilişkin olarak bilirkişi tarafından sunulan yazılı beyan ve ekler esas alınarak direnme kararı verildiğinden temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk kararda tartışılıp değerlendirilmemiş yeni bir gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye ait olduğu-
Temyiz sınırı altında kalan para alacağına ilişkin kararın kesin olduğu- Davacı vekili, temyiz aşamasında boşanma dışındaki tüm taleplerinden ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti taleplerinden feragat ettiklerini bildirdiğinden, davacının boşanma davasının fer'ilerinden ve yargılama giderleri ile vekalet ücreti taleplerinden feragat beyanı gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Mahkemece, bozma ilamı gereğince usulüne uygun keşif yapılmak suretiyle, borçlunun çiftçilikten elde ettiği gelir belirlenerek, ek gelirleri de eklenmek suretiyle tüm geliri tespit edildikten sonra, haczedilen taşınmazlardaki çiftçilik faaliyetinin kendisi ve ailesinin geçimi için zaruri olup olmadığı ya da ne kadarının zaruri olduğu belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Öncelikle; mahkemece asıl şikayet konusu hakkında karar verilmek suretiyle, anılan maaş üzerindeki haczin kaldırılıp kaldırılmadığına dair araştırma yapılması ve şikayet tarihi itibari ile şikayet edenin şikayetinde haklı olup olmadığı belirlenerek, tüm bu açıklanan hususların gerekçede açıkça gösterilmesi ve yine oluşacak sonuca göre de haksız olan tarafa yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yükletilmesi gerekeceği-
Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı-
İstinafa başvurulup başvurunun esastan reddine karşı temyiz yoluna başvurulması halinde davadan feragat edilirse davadan feragat hakkında ilk derece mahkemesince bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerektiği-
Bozma ilamına uymakla, yerel mahkemenin uyma kararı ile bağlı hale geldiği ve bu durumda, mahkemenin uyduğu bozma ilâmında gösterilen esas çerçevesinde işlem yapması ve hüküm kurması gerektiği- Bozma nedeni yapılmayan asıl dava (tescil işleminin iptali) yönünden hiçbir karar verilmemesi gerektiği-
Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile ihtarnameler ve krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzların, İİK. mad. 68/1'de belirtilen belgelerden sayılacağı- Borçlunun, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcu ödedikten sonra genel mahkemede açacağı bir dava ile ileri sürebileceği- İİK.nun 150/ı. maddesi kapsamında ipotekli takiplerde, tebligatın İİK.nun 68/b koşullarında yapılmış sayılması ve itiraz edilmemiş olması halinde, ilamlı takip kesinleşmiş kabul edileceğinden, icra mahkemesinin incelemesi, ancak borcun sona erdiği veya ertelendiği iddiaları yönünden olabilecek, borçlu yetkili mercilerce re'sen düzenlenmiş veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde, icra mahkemesinde ya da mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle tevsik edebildiği takdirde borcundan kurtulabileceği- İİK'nun 150/ı maddesinden yararlanarak takip yapabilme şartı olan alacaklının "banka veya kredi veren kuruluş olma" niteliğini taşıması zorunluluğu ile takip konusu "ipoteğin geçerliliği" için alacaklının bu tür bir kuruluş olmasına gerek bulunmadığı hususları tamamen farklı konular olup, mahkemece uyulmasına karar verilen bozma ilamına aykırı olacak şekilde, BDDK'nun cevabi yazısına itibar edilmeksizin bilirkişi raporundaki ipoteğin geçerli olup olmadığı yönündeki tespit hükme esas alınarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece yapılan araştırma neticesinde alacaklının İİK'nun 150/ı maddesinde sayılan kuruluşlardan olmadığı belirlendiğine göre; icra emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Mahkemenin bozma ilamına uyması ile borçlu yararına usuli kazanılmış hakkın meydana geldiği, bu durumda, mahkemece yapılacak işin, uyduğu bozma kararında gösterilen çerçevede hüküm kurmaktan ibaret olduğu, bu cümleden olmak üzere; mahkemece, bozma ilamına uyularak kısmen bozma ilamına uygun karar verilmiş ise de; bozma ilamına aykırı olacak şekilde borçlunun tazminat talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece, bozma ilâmına uyulmasına rağmen hacizli araçlar yönünden mahallinde yapılan keşfin yalnızca fotoğrafçı bilirkişi refakati ile gerçekleştirildiği, bozma ilamında belirtildiği şekilde şikayet konusu yapılan araçların tamamı yönünden, fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadıkları, nitelikleri gereği hacizlerinin mümkün olup olmadığı yönünden konusunda uzman bilirkişilere inceleme yaptırılarak rapor aldırılmadan, yalnızca mahkeme gözlemine dayalı olarak bir kısım araçlar üzerindeki hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği görüldüğünden; mahkemece, bozma ilamı gereğince, hurda araçların haczinin mümkün olduğu da dikkate alınarak uzman bilirkişilerin katılımıyla yeniden keşif yapılarak anılan hususlarda, hüküm kurmaya ve denetime elverişli bilirkişi raporu aldırıldıktan sonra karar verilmesi gerekeceği- Şikayetçi borçlunun kendisini vekille temsil ettirdiği ve şikayetin kısmen kabulüne karar verildiği halde, HMK.nun 326. maddesi gereğince mahkemece, şikayetçi yararına A.A.Ü.T'ne göre vekalet ücreti takdir edilmemesinin doğru olmadığı-