HMK' nın 373. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince bozma ilamına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak işin; bozmaya uygun olarak, yeniden esas hakkında karar vermekten ibaret olduğu- Buna rağmen, bölge adliye mahkemesince Yargıtay bozma ilamı yanlış yorumlanarak, daha öncesinde kaldırılmasına karar verdiği, dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı davalıların yaptığı istinaf başvurusunun tekrardan incelenerek başvurunun esastan reddine karar verilmiş olmasının, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği-
Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunda kalp krizi neticesinde ölüm sonucunun ortaya çıkmasında % 80 oranında kaçınılmazlığın etkili olduğu yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüşe katılmak mümkün olmayıp, mahkemece yapılacak işin; işverenin sigortalının işe girişte ve devamında periyodik sağlık muayenelerini yaptırıp yaptırmadığı, bu muayenelerde kalp rahatsızlığı ile ilgili bir bulguya rastlanıp rastlanmadığı, ölüm olayından önceki tarihlerde sigortalının bünyesini zorlayacak bir çalışma yaptırılıp yaptırılmadığı, olay günü sigortalıyı iş yerinde rutin dışında bir gerginlik ve stres içine sokacak bir olayın cereyan edip etmediği ayrıntılı şekilde araştırılarak iş yeri koşulları ve sigortalının bünyesel faktörleri değerlendirilerek, işyeri hekimliği, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan aralarında kardiyoloğun da bulunduğu bilirkişi heyetinden kusur raporu almak, kusur oranları ve diğer açılardan ilk hükmün davalı lehine bozulduğu da göz önünde bulundurularak hükme esas alınacak kusur oranları doğrultusunda 24/06/2016 tarihli hesap raporunda belirtilen doneler ile tarihler esas alınarak (özellikle işlemiş dönemin ileri çekilmemesi, asgari ücret artışlarının yansıtılmaması) zararın belirlenmesi suretiyle kazanılmış haklar da dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat tutarları bakımından karar vermek olduğu-
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma ilamının gereğinin yerine getirilmediği, bozma kararında davalı TCDD Genel Müdürlüğü yönünden davanın yargı yolu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde mahkemece, anılan davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Kapama fındık bahçesi niteliğindeki taşınmaza net fındık geliri esas alınarak bilimsel yolla değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden bedelin ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği ancak; dava konusu taşınmazın tapu kaydında irtifak hakkı tescil edildiği anlaşılmakla, önceki irtifak hakkından kaynaklanan değer düşüklüğü belirlenip taşınmaz değerinden indirilmesi gerekirken, bu konuda bilirkişi kurulundan ek rapor alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulamayacağı-
İlk derece mahkemesince, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmadan kararın kaldırılmasına kesin olarak karar verileceği- İlk derece mahkemesince tarafların gösterdikleri delillerin çoğu toplandığından HMK mad. 353/l-a-6 uyarınca eksik hususların ikmali için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi doğru olmadığı gibi, eksik delillerin toplanması konusunda özellikle HMK’nun 353, 354 ve 373. maddeleri ele alındığında da, kanundaki düzenleme karşısında bölge adliye mahkemesince verilen kararın yerinde olmadığı- Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği-
Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin 50. maddesine göre; sözleşmeye taraf devletlerin, irtibat kurumlarının üçüncü kişilerden tazminat talep hakkı olması halinde, idari yardım kapsamında birbirlerine yardımcı olabilecekleri durumu dikkate alınarak; maaş haczine konu borcun, sözleşme kapsamında kalıp kalmadığı irdelenmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği-
Şikayetin reddine dair verilen kararın borçlu tarafından istinaf edilmesi ve istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi üzerine, borçlunun temyiz yoluna başvurduğu ve Yargıtay 12. HD.nce "icra vekalet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerektiği" gerekçesi ile "Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırıldığı ve ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına" karar verildiği anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince bozmaya uygun karar verilmesi üzerine kararın temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmesi gerektiği, Bölge Adliye Mahkemesinin bu durumda istinaf incelemesi yapma yetkisinin olmadığı-
Davacının, karayolunda seyir halinde iken davalı tarafından yapılan kanal üzerindeki köprünün çökmesi sonucu aracının hasara uğradığı iddiasında bulunduğu, buna göre; uyuşmazlığın Kara Yolları Trafik Kanunu kapsamında olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın görüm ve çözüm yeri adli yargı olacağı için mahkemece, davalı idare yönünden işin esasına girilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yargı yolu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olmadığı-
Mahkemenin hükme esas aldığı 09/03/2017 tarihli bilirkişi raporu ile dosyada sonradan 05/09/2017 tarihli bilirkişi raporları arasında davacının ticari aracını kullanamadığı sürede kazanç kaybına ilişkin olarak yapılan hesaplamalarda açık çelişkiler olduğu anlaşılmakta olup mahkemece, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden karar verilmesinin usul ve yasaya uygun düşmediği-
Mahkemece, Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmesi halinde, mahkemenin artık bu uyma kararı ile bağlı olduğu, bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hakkın doğmuş olacağı- Her dava ve şikayetin, açıldığı tarihteki hukuki durum gözetilerek hükme bağlanacağı, sonradan gelişen, değişen olayların, değerlendirmeye katılamayacağı-