Gerekçe ve hüküm fıkralarının birbiri ile çelişkili bir hükmün yaratılamayacağı-
16.11.2011 tarihli fen bilirkişi raporu ve 31.11.2012 tarihli inşaat bilirkişisi ile emlakçı bilirkişi raporuna üstünlük tanınanarak hükme esas alındığı; mevcut önceki keşifler sonucu düzenlenmiş fen bilirkişi ve inşaat bilirkişisi raporlarında, taşkın kısımlar tespit edimiş, taşkın kısımların binanın bütünlüğünü bozacağından yıkımlarının uygun olmadığı- Asıl dava elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil; birleştirilen dava elatmanın önlenmesi, kal, karşı dava temliken tescil talebine ilişkin uyuşmazlıkta, bozma ilamında net olarak taşınmazların ifrazının mümkün olmadığına ve temliken tescil talebinin kabulüne imkan bulunmadığına vurgu yapılmasına, asıl dava için 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 725/2'inci maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının mahkemece belirlenmesi; birleştirilen dava için de davalının iyiniyetli olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 725/2'nci maddesindeki koşulların oluştuğu kabul edilerek uygun bir bedel karşılığı birleştirilen davalı lehine irtifak hakkı tesisi yönünde değerlendirme yapılması gerektiği-
İlk derece mahkemesi gerekçesinde taleple bağlılık ilkesi çerçevesinde davacının ... parsel yönünden talebi olmadığı belirtilerek, bu parseller yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği açıklandığı halde; hüküm kısmında ...parseller üzerindeki ağaçlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturduğundan hükmün bozulması gerektiği- Davalı TCDD Genel Müdürlüğü yönünden ilk derece kararının gerekçe kısmında; husumet yokluğundan davanın reddine karar verildiği açıklandığı halde, hükümde davalı TCDD'ye ait olan tapular üzerindeki ağaçlar yönünden davanın kabulüne karar verildiği, yargılama gideri ve harcın da davalı TCDD Genel Müdürlüğü'ne yükletildiği dikkate alındığında, bu durumun hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturduğu- Davacılar tarafından aidiyetinin tespiti istenen dava konusu kavak ağaçlarının niteliği itibariyle, belli bir süre arz üzerinde kaldıktan ve belli bir büyüme süresine geldikten sonra kesilecek ağaç türlerinden olması, ticari maksatla dikilen ve olgunlaştığında yani bir süre sonra kesilip yararlanılmak üzere dikilen kavak ve söğüt gibi ağaçların taşınmazın mütemmim cüz'i yani tamamlayıcı parçası niteliğinde kabul edilmemesi, muhdesatın, mütemmim cüz niteliğinde olduğu ve taşınmaza sıkı sıkıya bağlı bulunması gerektiğini söylemenin yanlış olmayacağının vurgulanması, kavak ve söğüt gibi ağaçların ise muhdesat niteliğinde olmaması, taşınır hükümlerine tabi mal niteliğinde olması nedeniyle, mahkemece, talebe konu kavak ağaçları yönünden, davanın reddine dair karar verilmesi gerekirken, kavak ağaçları ile ilgili kabul kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Bozma kararının taraflara tebliğ edilmediği, bozma kararından sonra mahkemece duruşma açılmadığı, bozmaya uyulup, uyulmama konusunda taraflara söz hakkı tanınmadığı ve bu yolda bir ara kararı oluşturulmadığı somut olayda; tensiben bozma kararı doğrultusunda karar verilmesinin tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlaline yol açtığı-
6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 10.madde ile işverene sağlanan teşvikten yararlanmaya dair başvurunun işleme alınması gerektiğinin tespiti ve aksine Kurum işleminin iptali istemi- Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtay’ca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderileceği-
Vekil, mazeret dilekçesinde yokluğunda karar verilmesi yönünde bir talebi bulunmadığından ve mazereti kabul edildiğinden mahkemece yeni bir duruşma günü tayin edilerek, vekile usulüne uygun tebliği sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiği-
Hem davacı hem de davalı tarafın mazeret dilekçeleri üzerine mahkemece mazeretin kabulüne karar verilmesine karşın tarafların yokluklarında hüküm kurulmasına dair talepleri olmadığı halde esasa yönelik hüküm tesis edilmesinin hatalı olduğu-
Bölge adliye mahkemesince; Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyulmakla artık davanın esası hakkında bozma kararına uygun olarak yeniden hüküm tesis edilmesi gerekirken, kaldırılan ilk derece mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi ile yetinilerek hüküm tesisinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Davayı kabul etme yetkisinin ancak kendisine karşı dava açılmış olan kişiye yani davalıya ait olduğu- Dava ehliyeti olmayan davalıya karşı veya onun tarafından yapılan usul işlemlerinin geçersiz olduğu, ancak kanuni temsilcinin davalıya karşı veya onun tarafından yapılan işlemlere icazet verebileceği, davaya kabul beyanının aynı zamanda vesayet makamının iznini gerektireceği- İlk derece mahkemesi kararının, bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nin 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Bölge adliye mahkemesince, Yargıtayın bozma ilamı yanlış yorumlanarak, daha öncesinde kaldırılmasına karar verdiği, dolayısıyla hükümsüz hale gelen ilk derece mahkemesi kararına karşı davalının yaptığı istinaf başvurusunu tekrardan inceleyerek başvurunun esastan reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-