Somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince bozma kararına karşı verilen direnme kararında, ilk karar ve Özel Dairenin bozma kararı aynen alındıktan sonra “Mahkememizce bozma ilamına konu İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 05.11.2015 tarih ve 2014/43 E. - 2015/196 K. Sayılı ilamı usul ve yasaya uygun görüldüğünden HMK 373 madde kapsamında DİRENME kararı verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir” şeklindeki ifadelerle direnme kararı verildiği bu hâliyle bozma kararına karşı, mahkemenin direnme kararında hangi gerekçeyle direnildiğine, bozma kararının neden doğru bulunmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediğinden usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş, ilk kararın aslında hukuka uygun bulunduğuna dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin herhangi bir gerekçeli karar bulunmadığı gibi direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda gerekçe içeren bir direnme kararının olmadığı-
1. HD. 16.12.2024 T. E: 2023/6479, K: 6875
Somut olayda, 30 günlük askı ilan süresinin son günü olan 21.08.2009 tarihini takip eden 22.08.2009 tarihinde kadastro tutanağının kesinleştiği, davanın ise 22.08.2019 tarihinde açıldığı gözetildiğinde 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği-
Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemi-
İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda incelemenin, kararına direnilen dairece yapılacağı, direnme kararının öncelikle inceleneceği, daire direnme kararını yerinde görürse kararı düzelteceği, görmediği takdirde ise dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna göndereceği- Direnme kararını inceleyen Özel Dairenin görevinin sınırlı olduğu, yani özel dairenin yalnızca direnme kararını onamak veya dosyayı Hukuk Genel Kuruluna göndermek gibi görevlerinin olduğu, bu iki karar dışında başka karar verilemeyeceği- Bu iki karar dışındaki bir kararı vermek görevinin Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu- Somut uyuşmazlıkta; dairece verilen bozma kararının yerinde olduğu, ilk derece mahkemesince önce bozma kararına uyulmasına karar verilmesine rağmen bir sonraki duruşmada, önceki bozmaya uyulmasına ilişkin ara kararından rücu edilerek verilen direnme kararının usul ve esasa ilişkin temyizen incelenmesi için dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi gerektiği-
İlk Derece Mahkemesince, bozma kararı taraflara tebliğ edilmeden, duruşma açılmadan, bozmaya uyulup, uyulmama konusunda taraflara söz hakkı tanınmadan, bu yolda bir ara kararı oluşturulmadan, dosya üzerinden bozma kararı doğrultusunda karar verilerek tarafların hukuki dinlenilme hakkının ihlaline yol açılması hatalı olduğu-
Davacı şirketin ortağının talimatı üzerine dava dışı şirket tarafından davalıya devredilen dava konusu bağımsız bölümlerin evlilik dışı bir araya gelerek bir süre karı-koca hayatı yaşamak amacıyla mı yoksa resmî evlilik birlikteliğini sağlamak amacıyla mı devredildiği, taşınmazların meşru olmayan bir maksadın istihsali için mi yoksa irade fesadı sonucunda mı verilmiş olduğu- Yargıtay 7. HD'nin ikinci tarihli bozma kararı, önceki bozmayı ortadan kaldırır nitelikte olup davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmış olması sebebiyle de kesin nitelikte olduğu ve ilk derece mahkemesince bozma kararına uyularak verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği- 6460 s. K. m. 1 ile HMK m. 373 üncü maddesine eklenen altıncı fıkranın usulî kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmesi nedeniyle ilk bozma kararına uyulmakla alacaklı yararına usulî kazanılmış hak doğmadığı- Davaya konu taşınmazların devrinin davalının irade sakatlığı yaratan bir davranışı karşılığı yapılmadığı gibi, protokolün iki tarafın hür iradesi ile imzalandığı ve iradi olarak taşınmazların davalıya devredildiği kanaatine varıldığından dava dışı ...'ın ve devir yapan davacı şirketin temlik anında iradelerinin sahih olduğu, meşru olmayan bir maksadın söz konusu olmadığı, dava konusu taşınmazların tesciline dayanak oluşturan resmî senet geçerli olduğundan davalı adına oluşan tescilin yolsuzluğundan bahsedilemeyeceği- "Taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalar karşısında hata, hile veya ahlaka aykırı bir amacın gerçekleştirilmesine yönelik bir davranış ve olgunun söz konusu olmadığı, ayrıca ispat kuralları çerçevesinde davacı tarafça ileri sürülen vakıaların ispat edilemediği, ispat edilemeyen davanın redde mahkum olduğu ve davanın reddinin de bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
YİDK kararının iptali ile marka tescilinin hükümsüzlüğü- Bozma sonrası dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesi ve İlk Derece Mahkemesince karar verilmesi gerekirken Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş olması ve burada karar verilmesinin hatalı olduğu-
Bozmaya uyulmak suretiyle verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine bu kez Özel Dairece ilk bozma gerekçesine dayanak olan 5841 sayılı Kanun’un Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli 2009/31 Esas, 2011/77 Karar sayılı kararı ile iptal edildiği, iptal hükmünün de 23.07.2011 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, iptal kararlarının da kesin çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, henüz anlaşmazlık hâli devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceği gerekçesiyle davanın reddine ilişkin kurulan kararın iptal kararı sonrası doğru olmadığı- Söz konusu bozmaya uyularak verilen karar dayanak kanunun iptali sebebiyle bozulmuş ve işin esasının 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı İBK’ya göre değerlendirilmesi, bu değerlendirme sonucunda davanın kısmen veya tamamen kabulü hâlinde ise yürürlükte olan 6099 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözümlenmesinin gerektiği- Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile iptal öncesi verilen kararlar kesin çözüme kavuşturulmadığından, mahkemece iptal kararı öncesi verilen kararlara hukuken değer atfedilmesinin mümkün olmadığı- İptal kararı sebebiyle yapılan bozma sonrası yargılamaya mahkemece devam edilmiş, Özel Dairece birden fazla bozma ve bu bozmalara uyulmak suretiyle verilen kararlar bulunmakta olup en son mahkemece Özel Dairenin 08.12.2020 tarihli bozma kararına uyulmak suretiyle verilen davanın kabulüne ilişkin karar temyiz edilmiş olduğundan ortada verilmiş bir direnme kararı bulunmadığı, davalı vekilinin bu karara yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairece incelenmesi gerektiği-
Mahkemenin kararına yönelik temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılabilmesi için ya bu kararın direnme kararı olması ya da davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen bir karar olması gerektiği-