Tasarrufun iptali davalarında, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerektiği-
Takibe konu taşınmaz hakkında açılan tasarrufun iptali davasında yer alsa da, icra takibinin tarafı olmadığı görülen şikayetçinin takibin iptalini talep etmekte aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı-
Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte borçlu kayıp ve adresi saptayamıyorsa, saptanan adreslerinde de icraca haciz yapılamıyorsa bu takdirde aciz hali gerçekleşmiş sayılacağı-
Tasarrufun iptalini isteyen davacının açtığı takibin gerçek bir alacağa ilişkin olması gerektiği- Davacının alacağının asıl borçlu şirketin ticari kayıtlarında yer almadığı, borçlu şirkette önceden sigortalı işçi olarak çalışan davacının gemi satışından elde ettiği gelirden borç verdiği iddiasını ilişkin iddiasının somut bilgi ve belgelerle ispatlayamadığı anlaşıldığından, ablalarının banka kayıtlarında 1.000.000,00 USD'lik gemi satış parasının yatırıldığı yada borç verilen para ile ilgili bir çıkış ve bilginin olmadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi ve davalılar lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı; kamu düzenine aykırılık olup olmadığının ise re'sen gözetileceği- Yine; HMK'nun 357. maddesine göre de "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmanın istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı- Borçlu hakkında aciz vesikası alınmamakla birlikte, borçlu kayıp ve adresi saptanamıyorsa, saptanan ve bilinen adreslerinde de icraca, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığı tespit edilmiş ise, bu durumu tespit eden haciz tutanağının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğu- Borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, bu dava için dava şartı olup kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise açılan davanın sonucunun bekletici mesele yapılması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- Dava değeri açısından icra dosyasındaki takip çıkışındaki değer ile davalıların yapmış olduğu tasarrufların tasarruf tarihi itibarıyla değerleri ayrı ayrı karşılaştırılıp hangi değer daha az ise o değer dava değeri kabul edilerek harç eksikliği olup olmadığının mahkemece re'sen kontrol edilmesi gerektiği, bu nedenlerle icra dosyası dosya içerisine alınmadan hakkında hüküm verilemeyeceği-
Gerekçeli kararda davacının yatırdığı harçla ilgili olarak hüküm kurulmamış olmasına rağmen tavzih yolu ile harç ile ilgili hüküm kurması ve bu halde davalı aleyhine, davacı lehine yeni bir hak ve yükümlülük getirecek şekilde hükümde düzeltme yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Bozma ilamından sonra davalı borçlu tarafından davacı alacaklı aleyhine icra mahkemesinde açılan davada, zamanaşımı itirazının kabulü ile takip dayanağı takip dosyası ile ilgili olarak icranın geri bırakılması kararı verildiğinden, mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak, dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
TBK.'nun 19. maddesine (muvazaa nedenine) dayalı tasarrufun iptali davalarında borçlu hakkındaki takibin kesinleşmiş ve davacının alacağının 'gerçek bir alacak' olması gerektiği- Davanın TBK.'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı olduğu iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- TBK.'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaa davasında, asıl amacın, borçlunun yaptığı tasarrufi işlemelerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmek ve bu suretle borçludan olan alacağın tahsilini sağlamak olduğu-
Somut olayda; dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine göre davanın, İİK'nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu anlaşıldığından, mahkemece yasal düzenlemeler gereğince mevcut delillerin İİK'nun 277, 278, 279 ve 280. maddeleri gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın TBK'nun 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davası olarak nitelendirilmesi ve nitelendirmeye göre de ispat külfeti davalı borçlu da olmasına rağmen davacıya ispat külfetinin yüklenmesinin doğru görülmediği-
İpotek tarihi, iptal davasından önceki tarih olsa da, sıra cetvelinde paylaşıma konu taşınmaza ilişkin tasarrufu iptal ettiren davacı alacaklının öncelik hakkı olduğu-
Maaş haczinin muvazaalı oluşturulduğu ileri sürülerek açılan davanın "sıra cetveline itiraz" sayılmayacağı, genel hükümlere göre çözülmesi gerektiği-