Borçlunun, fesih nedeni olarak ileri sürdüğü kıymet takdirine ilişkin itirazı konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulu marifeti ile keşif yapılarak taşınmazın tespit edilecek değerinin, ihalede esas alınan muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalenin feshine, muhammen bedelin altında olması halinde ise zarar unsuru oluşmayacağından ihalenin feshi isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
İhalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkeme davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum edeceği, yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup kamu düzenine ilişkin bulunduğu, kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağı, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerektiği-
Taşınmazın muhammen bedelinin yüzde ellisini bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan diğer alacaklar o malla temin edilmişse bu suretle rüçhanı olan alacakların mecmuundan fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paraların paylaştırılması masraflarını aşması zorunlu olduğu-
Satış ilanı muhatabın işe gittiğini beyan eden eşine usulüne uygun tebliğ edildiği, esasen borçlunun açıkça tebligat alan eşinin tebliğe ehil olmadığına ilişkin bir iddiasının bulunmadığı bu nedenle borçlu yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı, mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar vereceği-
Satış kararı ve ihaleden önce kesinleşmiş mahkeme kararı ile taşınmazın şikayetçi adına tesciline karar verilmişse de; taşınmazın tapu kaydına satış vaadi şerhi konulmadığından, artık bu hakkın, 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceği- Şahsi bir hak olan satış vaadi sözleşmesine dayalı bu hakkın tapuda malik gözüken kişinin borcu sebebiyle haciz koyan alacaklıya karşı hüküm ifade etmeyeceği- Tapu iptal ve tescil kararına dayalı olarak taşınmazın maliki olan şikayetçinin, genel mahkemede mülkiyet hakkına dayalı olarak dava açması gerektiği-
Somut olayda, davacı borçlunun dava dilekçesinde, fesih nedeni olarak satış ilanı tebligatının usulsüz olduğunun ileri sürülmediğinin, davanın, ihale tarihinden itibaren 7 günlük yasal süre geçtikten sonra açıldığının, Bölge Adliye Mahkemesi’nce satış ilanı tebligatının usulsüz olduğunun re’sen göz önüne alınarak ihalenin feshine karar verildiğinin görüldüğü, satış ilanı tebligatının usulsüzlüğü nedeniyle ihalenin feshini isteme hakkı, sadece kendisine usulüne uygun tebligat yapılmayan ilgilisine ait olup, ihalenin feshini isteyen davacının, kendisine ya da vekiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu da, ayrıca ve açıkça ileri sürmediği sürece, bu hususun kamu düzeninden olmadığından, mahkemece re'sen fesih nedeni olarak incelenemeyeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince, süresinde gerekçeli istinaf dilekçesi verilmemesi nedeniyle ilk derece mahkemesi kararının sadece kamu düzeni yönünden inceleme yapılması gerektiği-
Satış ilanı tebliğinden sonra yasal 7 günlük sürede bu işlemin şikayet konusu yapılmadığı göz ardı edildiği, borçlunun, taşınmazın değerinin düşük gösterildiğinden kıymet takdiri işleminin hatalı olduğuna yönelik iddiasının artık dinlenilmesine olanak bulunmadığı, taşınmaz üzerinde yeniden kıymet takdiri yapılmasının yerinde olmadığı-
İcra hukuku ile sınırlı olarak basit yargılamaya tâbi ihalenin feshi davasının mülkiyet hakkının illetini teşkil eden nedenin varlığına ya da yokluğuna delalet edemeyeceği; Türk hukuk sisteminde, tapu kayıtlarının oluşumuna esas alınan illilik prensibi gereği, ihalenin ayakta bulunması ya da fesih isteğinin reddedilmiş olması keyfiyetinin temelde yolsuz tescil nedenini ortadan kaldırmayacağı ve kesin hüküm teşkil etmeyeceği- Tüm davalıların tazminat talebinden müteselsilen sorumlu tutulmaları gerektiği- İcra takip dosyasının incelenmesinden; ödeme emrinin "muhatabın kendi imzasına tebliğ edildi." açıklaması ile davacı borçlunun ..köyü ... adresinde tebliğ edildiği, daha sonraki tebligatların Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapıldığı, grafoloji ve sahtecilik uzmanlarından aldırılan bilirkişi raporuna göre, ödeme emri tebliğ mazbatasındaki imzanın davacı elinden çıkmadığı kanaati bildirildiği ve zabıta araştırması ile davacı borçlunun adı geçen köyde kesin olarak sürekli ikamet edip etmediğinin bilinmediğinin tespit edildiği, davalının 2 adet muvazaalı borç senedi düzenleyerek davacı aleyhine icra takibi başlattığı, icra takibinde davalıya çıkarılan tebligatların usulüne uygun olmadığı, cebri ihale ile devralan davalılar adına oluşan kaydın hukuki temelden yoksun olup, yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu, davalıların yolsuz tescili bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, TMK'nun 1023. maddesinin korumasından yararlanamayacağı-
