Her ne kadar şirketin kapalı olması durumunda, adreste bulunmama nedeninin araştırılması gerekmemekte ise de, komşuya haber verme yükümlülüğünün devam ettiği- Şikayete konu tebligatta haber verilen komşunun ismi yazılmadığından bu hali ile tebliğ işleminin şeklen Teb. K. mad. 21/1'e aykırı ve dolayısıyla usulsüz olduğu- Satış ilanının borçlu şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği durumda, beyan edilen öğrenme tarihine göre ihalenin feshine ilişkin şikayet süresinde ise uyuşmazlığın esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, süreden reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olacağı- Tüzel kişilere tebligat usulüne aykırı olarak borçlu şirketin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu işle görevlendirilmiş birinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin daimi çalışan olduğu belirtilen kişiye tebliğ le gerçekleştirildiğinden yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Kıymet takdir raporu ve satış ilanı tebligatlarının, haber verilen komşunun ismi yazılmadan yapıldığı görüldüğünden, bu hali ile tebliğ işlemlerinin şeklen Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine aykırı ve dolayısıyla usulsüz olduğu- Borçlu şirketin bilahare, beyan edilen muttali tarihine göre 7 günlük yasal sürede ödeme emri tebliğ işlemi ile dosya kapsamında bulunan diğer tebligatların usulsüz olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin düzeltilmesi istemi ile icra mahkemesine şikayet yolu ile başvurduğu ve aynı sürede icra müdürlüğüne müracaat ederek takibe itiraz ettiği görülmekle, her ne kadar, satış kararında; "yeteri kadar satış ilanının hazırlanarak ilgililere tebliğine, tebliğ yapılamaması halinin satışa engel teşkil etmemesine..." karar verilmiş olması sebebiyle satış ilanı tebliğ işleminin usulsüz olması ve kıymet takdirine açık bir itiraz olmadığından kıymet takdir raporu tebliğ işleminin usulsüz olması fesih nedeni değil ise de, ödeme emri tebliğ işlemi usulsüz olup, takibin bulunduğu aşama itibariyle rehinli taşınırların satışının yapılması mümkün olmadığından, taşınır ihalelerinin feshine karar verilmesi gerektiği-
Taraf teşkilinin, dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerektiği- Somut olayda, ihalenin feshi isteminde bulunan şikayetçi borçlu ...'un 5.01.2019 tarihinde vefat ettiği, mirasçılarının ..., ... ve ... olduğu, mirasçılardan ...'un davada kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, diğer iki mirasçının davada yer almalarına imkan sağlanmadan İlk Derece Mahkemesince; 25.09.2019 tarihli kararla "şikayetin reddi ile davacıların %10 oranında para cezası ile mahkumiyetine" karar verildiği- O halde, İlk Derece Mahkemesince; diğer mirasçılar davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip işin esası ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmaksızın, yazılı şekilde sonuca gidilmesi ve istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
İhalenin kesinleşmesi üzerine tescili yaptırmak isteyen davacının "tescil" müracaatı, tapu müdürlüğünce "taşınmaz, bölünemez nitelikte tarım arazisi olduğundan" reddedilmiş olup ret kararının iptali ve taşınmazın tescili talebiyle açtığı davanın "idari yargıda" görülmesi gerektiği- İdare mahkemesinde açtığı iptal davası yargı yolu nedeniyle reddedilen davacı, adli yargı yerine gelerek bu davayı açmak zorunda kalmışsa da, ihalenin kesinleşmesi ile mülkiyet hakkını iktisap eden davacının tescil isteminin TMK’nın mülkiyet hükümlerine çözümlenmesi gereken bir ihtilaf içermediği- Davacının asıl amacının elindeki belgelerin tescil için yeterli olduğu kanaati ile idareye yaptığı müracaatın reddi nedeniyle bu olumsuz idari işlemin hukuka aykırı olduğu iddiası ile iptalini sağlamak olduğu- İdarenin kamu hizmetinin yürütümü sırasında tesis ettiği işlemin hukuka aykırılığı ileri sürüldüğünden, ilgili kararın yerindeliğinin İYUK. mad. 2/1-a kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- "Cebri icra ihalesi ile mülkiyet kazanıldığı hâlde, buna uygun tescil işlemi yapılmadığı için tapu sicilinin doğruyu yansıtmadığı iddiası ile sicildeki mülkiyetin düzeltilmesi için açılan davada, taşınmazın davacı adına tescil edilip edilemeyeceğini inceleme görevinin TMK hükümlerine göre adli yargının görevinde olduğu" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Satılan malın esaslı niteliklerindeki hata ihalenin feshi nedeni olduğu- İhaleye konu taşınmazın ilan edilen net alanı ile mevcut net alanı arasında müşteriyi yanıltıcı nitelikte ve önemli ölçüde fark bulunması halinde bu hususun talep ve talibi etkileyeceği, zira, daha fazla alıcı çıkmasına ve taşınmazın daha yüksek bedelle satılmasına engel olabilecek bu farklılığın varlığı durumunda arttırmaya hazırlık aşamasında ve satılan malın esaslı niteliklerindeki hata söz konusu olacağından ihalenin feshi sonucunun doğabileceği-
İlk karara karşı temyiz isteminde bulunan borçlu şirket yönünden karar Özel Dairece onanmış olduğundan, mahkemece verilen ilk karar borçlu şirket yönünden kesinleşmiş olup, kesinleşen hususlara ilişkin yeniden temyiz isteminde bulunulmasında hukuki yarar bulunmadığı- Muhatabın adreste bulunmama sebebi, adresten geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığı, tevziat saatlerinden sonra gelip gelmeyeceği tespit edilmeden, beyanı ve ismi alınan kişinin sıfatı açık bir şekilde belirlenmeden ve imzası alınmadan ya da imzadan imtina durumu varsa, bu husus saptanıp tevsik edilmeden ve 2 nolu ihbarname kapıya yapıştırılması işleminden hangi komşunun haberdar edildiği belirtilmeden yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu- Tebligat evrak üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından "muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu" belirtilerek bu adrese Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği hâlde, tebliğ memurunun kendiliğinden Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesini uygulaması halinde yapılan tebligatın usulsüz olacağı- Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde mahkemenin davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahkum etmesi gerektiği- Yasanın bu hükmü, taşınır ve taşınmaz satışlarını kapsayan emredici nitelikte bir düzenleme olup kamu düzenine ilişkin bulunduğundan mahkemece re’sen uygulanması gerektiği- Hukuk Genel Kurulu'nun 06.10.2004 tarih ve 2004/1-433 esas sayılı kararında da benimsendiği üzere kamu düzenine aykırılıkta aleyhe bozma ilkesi nazara alınamayacağından, mahkemece ihalenin feshi istemi reddedilen borçlu aleyhine para cezasına hükmedilmesi gerekeceği-
Dairemizin süreklilik arz eden içtihatlarına göre de yurt içinde adres gösterme koşulunun ihalenin feshini isteyen üçüncü kişiler hakkında gerekli olduğu kabul edilmekle, takip dosyasında adresi mevcut olan alacaklı ve borçlu için anılan şartın aranmadığı- Ancak bu durumun, takip dosyasında yurt içinde bir adresin mevcut olması ve ihalenin feshi istemine ilişkin başvuru dilekçesinde hiç adres gösterilmemesi hali için öngörüldüğü- Borçlu veya alacaklı şikayet dilekçesinde, yurt dışında bir adres göstermişse, bu durumun açıkça anılan maddedeki “yurt içinde adres gösterme” zorunluluğuna aykırılık teşkil edeceği- İİK. nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesine göre; işin esasına girilmeden "ihalenin feshi" talebinin reddi halinde şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği, bu durumda "yurt içinde adres bildirme zorunluluğu" usulünce yerine getirilmediğinden, şikayetçinin ihalenin feshi istemi "dava şartı yokluğu" nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddedileceğinden aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesinin mümkün olmayacağı-
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olması halinde, "ihalede zarar unsuru"nun gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği; bu durumda, şikayetçilerin ihalenin feshini istemekte "hukuki yararları" bulunmadığı- Ancak İİK'nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde "işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği"nin öngörüldüğü- Yasanın para cezasına ilişkin bu hükmü emredici nitelikte olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen uygulanması gerekeceği-
Somut olayda; şikayetçilerden ...’nin şikayete konu 2 Parsel, ...’in 108 Parsel ve ...’ın 13 Parsel sayılı taşınmazların maliki oldukları, ancak takip konusu borcun asıl borçlusu olmadıkları gibi malik olmadıkları taşınmazlar yönünden tapu sicilindeki ilgili sıfatlarının bulunmadığı ve ihalede pey süren kişi de olmadıklarının anlaşıldığı, bu durumda; her bir şikayetçinin sadece kendi malik olduğu taşınmaza yönelik ihale hakkında "şikayette aktif husumet ehliyeti" bulunduğunun kabulü gerektiği- O halde mahkemece, her bir şikayetçi yönünden ayrı ayrı hüküm kurularak, şikayetçilerin malik oldukları taşınmazlara ilişkin şikayetlerinin esastan reddi ile o taşınmazın ihale bedeli üzerinden para cezasına hükmedilmesi, malik olmadıkları taşınmazlar yönünden ise şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi ile para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tüm şikayetçiler yönünden şikayetin esastan reddi ve her bir şikayetçi aleyhine şikayete konu tüm taşınmazlar üzerinden para cezasına hükmedilmesi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
Tebligat parçasında, haber verilen komşunun adı bulunmadığından, satış ilanı tebliğinin, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uyarınca usulsüz olduğu- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-