Somut olayda, ihalenin feshini talep edenin İİK'nun 134. maddesinde sayılan kişilerden olmadığı görülmekle, şikayetin "aktif husumet yokluğu"ndan reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece işin esasının incelenmesi doğru değil ise de, sonuçta 'istemin reddine' karar verildiğinden bu husus bozma nedeni yapılmadığı- Öte yandan İİK'nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden "ihalenin feshi talebinin reddi" halinde, 'şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği'nin öngörülmekte olduğu- Şikayetçinin ihalenin feshi isteminin "aktif husumet yokluğu" nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiğinden, aleyhine para cezasına hükmedilmeyeceği-
Kıymet takdirine itiraz üzerine verilen kararların kesin olmakla birlikte anılan hükümler ihalenin feshi aşamasında incelenebileceği- İcra müdürlüğünce yapılan kıymet takdiri sonucu, ihaleye konu taşınmaza biçilen değere borçlu vekilinin belirlenen değerin düşük olduğunu ileri sürerek itirazı üzerine, İcra Hukuk Mahkemesi'nin kararı ile, mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, taşınmazın değerinin daha yüksek belirlendiği, ancak icra müdürlüğü tarafından alınan bilirkişi raporunun daha ayrıntılı olduğu gerekçesi ile şikayetin reddine karar verildiği ve satışın icra müdürlüğünce belirlenen değer üzerinden yapıldığı ve bu halde borçlunun kıymet takdirine itirazı üzerine aleyhine hüküm tesis edilmiş olup, icra mahkemesinin bu şekilde belirlediği değer esas alınarak yapılan ihalenin de usulsüz olduğu- İcra müdürlüğünün satış kararında "Türkiye genelinde yayın ve dağıtımı yapılan ve günlük tirajı 50.000'in üzerindeki gazetelerden birinde ilanın yapılmasına" karar verildiği, buna göre gazete tirajının satış talep tarihinde 50.000'in üzerinde olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Şikayetçinin taşınmazın eski maliki olup, takipten evvel taşınmazı ipotekle birlikte ............Ltd. Şti'ye sattığından alacaklı tarafından ........... tarihinde ............... Ltd. Şti hakkında takibe devam edilmesi yönünde talepte bulunulduğunun görüldüğü, bu durumda şikayetçinin tapu sicilinde ilgili sıfatına haiz olmadığı gibi ihalede pey süren kişi de olmadığı, ayrıca, şikayetçinin ipoteğe esas kredi sözleşmesinde asıl borçlu sıfatının da olmadığı, şikayetçinin, takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesinde kefil olmasının ya da satış ilanının fuzuli şekilde kendisine tebliğ edilmiş olmasının kendisine ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği, buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince, söz konusu taşınmaz yönünden de ihalenin feshi istemini esastan reddeden ilk derece mahkemesi kararının, düzeltilerek, istemin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nun 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının, para cezası kaldırılmak suretiyle düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Satış ilanı borçlunun mernis adresine çıkartıldığı gibi, ihalenin feshi dilekçesi ve ekindeki vekaletnamede de borçlu adresi olarak aynı adresin gösterildiği, bu yönüyle de yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olduğu; öte yandan ilk derece mahkemesince ihale konusu 12 no’lu parselin yüzölçümünün satış ilanında fazla gösterildiği iddiası borçlu lehine olup, borçlunun bunu ileri sürmesinde hukuki yararı olmadığından, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile ihalenin feshine karar verilmesi isabetli görülmediği-
İhale günü görevli polis memurunun, “iki şahıs arasında çok kısa, sözlü bir münakaşa olduğunu, kendilerini uyararak burada tartışmaya giremeyeceklerini söylediklerini, bununla ilgili bir tutanak tutulmadığını ” bildirdiği, buna göre; birbirini teyit eden tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde ihale daha başlamamış olduğu halde şikayetçinin ihaleye girmesinin engellendiğinin, ihale öncesi gerçekleşen bu olayın ihaleye katılımı azalttığının ve ihaleye sadece alacaklıların katıldığının ve 1.162.735,00 bedelli taşınmazın 600.000,00 TL'ye satıldığının ve satış bedeli gözetildiğinde ihaleye yeterli katılımın olmadığının anlaşıldığı, o halde ihalenin normal koşullar altında yapılmadığı, katılımın engellendiği ve bu şekilde ihaleye fesat karıştırıldığı görülmekle icra mahkemesince şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu yönünden esasa dair verilen ilk karar yerel mahkemenin kararı olup, kanun yolunun belirlenmesinde esas alınması gereken tarihin, adı geçen mahkemenin esasa ilişkin karar tarihi olan 28.09.2020 olduğunun kabulü gerekeceği, hal böyle olunca, inceleme konusu kararın, tarihi Bölge Adliye Mahkemeleri’nin göreve başladığı 20.7.2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanun’la değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tabi bulunduğu-
Şikayet konusu taşınmazın muhammen bedelinin 130.000 TL, satış bedelinin 200.100 TL olduğunun, ihale bedelinin muhammen bedelin üzerinde olduğunun görüldüğü, bu durumda, şikayetçi borçlu yönünden zarar unsuru gerçekleşmediğinden, borçlunun bu taşınmaza yönelik ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedeli olan 200.100 TL’nin %10’u oranında da para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, ilk derece mahkemesince yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
İhalenin feshi davasında borçlu tarafından "maddi vakıa" olarak açıkça "satış ilanının usulsüz tebliğ edildiğinin" ileri sürülmesinin yeterli olduğu, vekile satış ilanının tebliğ edilmediğinin ileri sürülmesinin ayrıca aranmayacağı- Takip dosyasına ayrıca vekaletname sunmasa da, satış ilanının, kıymet takdirine itiraz davasında borçluyu temsil eden vekile tebliği gerektiği- Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmemiş olmasının veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
12. HD. 22.12.2020 T. E: 8423, K: 11109-