Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olması halinde, "ihalede zarar unsuru"nun gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği; bu durumda, şikayetçilerin ihalenin feshini istemekte "hukuki yararları" bulunmadığı- Ancak İİK'nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde "işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği"nin öngörüldüğü- Yasanın para cezasına ilişkin bu hükmü emredici nitelikte olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan re’sen uygulanması gerekeceği-
Somut olayda; şikayetçilerden ...’nin şikayete konu 2 Parsel, ...’in 108 Parsel ve ...’ın 13 Parsel sayılı taşınmazların maliki oldukları, ancak takip konusu borcun asıl borçlusu olmadıkları gibi malik olmadıkları taşınmazlar yönünden tapu sicilindeki ilgili sıfatlarının bulunmadığı ve ihalede pey süren kişi de olmadıklarının anlaşıldığı, bu durumda; her bir şikayetçinin sadece kendi malik olduğu taşınmaza yönelik ihale hakkında "şikayette aktif husumet ehliyeti" bulunduğunun kabulü gerektiği- O halde mahkemece, her bir şikayetçi yönünden ayrı ayrı hüküm kurularak, şikayetçilerin malik oldukları taşınmazlara ilişkin şikayetlerinin esastan reddi ile o taşınmazın ihale bedeli üzerinden para cezasına hükmedilmesi, malik olmadıkları taşınmazlar yönünden ise şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi ile para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde tüm şikayetçiler yönünden şikayetin esastan reddi ve her bir şikayetçi aleyhine şikayete konu tüm taşınmazlar üzerinden para cezasına hükmedilmesi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan reddedilmesinin isabetsiz olduğu-
Tebligat parçasında, haber verilen komşunun adı bulunmadığından, satış ilanı tebliğinin, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesi uyarınca usulsüz olduğu- Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu-
Somut olayda, 21/05/2019 tarihli satış kararında; "Satışa çıkarılacak mal ilanının, ilan panosu ile adliye divanhanesine asılmak ve ... Belediyesinde ilan yaptırmak suretiyle yapılmasına” karar verildiği, satış ilanının belirtilen vasıtalarla ve elektronik ortamda ilan edildiği, taşınmazların muhammen bedelinin sırası ile 250.000 TL ve 602.200 TL olduğu, yine aynı sırası ile 131.000 TL ve 311.000 TL’ye ihale edildiği, satışa yalnızca diğer hissedarın katıldığı görülmekle, ihaleye yeterli katılımın olmadığı, ilanların gerekli talep ve talibi artırmadığı, bu nedenle yapılan ilanların yeterli olmadığı, gazete ile ilanın yapılmasının, alakadarların menfaatine uygun olacağı sonucuna varıldığı-
İhale tarihinde henüz icra mahkemesinde icranın geri bırakılması yargılamasının devam ettiği ve satışın durdurulması yönünde bir karar alınmadığından ihalenin yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğu-
12. HD. 17.02.2021 T. E: 688, K: 1650-
Kıymet takdirine itiraz üzerine, icra mahkemesinin, oluşturduğu bilirkişi kurulu ile "icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih" itibariyle taşınmazın değerini belirleyerek memur işlemini denetlediği- Kıymet takdirine itirazda, icra dairesi tarafından belirlenen değerin malın gerçek değerini yansıtıp yansıtmadığı, dolayısıyla memur işleminin doğru olup olmadığı denetlendiğinden icra mahkemesince yapılan keşif tarihinin veya icra mahkemesinin karar tarihinin İİK. mad. 128/a-2'da yer alan "2 yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak" kabulünün mümkün olmadığı- "Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı” ifadesinin, kıymet takdirine itiraz üzerine icra mahkemesince yapılan keşif tarihi veya keşif sonrası verilen bilirkişi raporu tarihi olarak yorumlanamayacağı- İcra mahkemesince "icra müdürünün kıymet takdiri yaptırdığı tarih" itibariyle taşınmazın değeri belirlenerek memur işlemi denetlendiğinden, taşınmazın değerinin, "hükme esas alınan kıymet takdir raporu tarihine" göre değil, icra dairesince yaptırılan kıymet takdir tarihine göre belirlenmiş olacağı ve bu nedenle İİK. mad. 128/a-2'de öngörülen 2 yıllık sürenin de icra dairesince yaptırılan kıymet takdir tarihinden itibaren başlayacağı-
İncelemeye konu mahkeme kararının, bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20/07/2016 tarihinden sonra olup, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 363. maddesi gereğince kanun yolu olarak öncelikle istinaf yoluna tâbi bulunduğu-
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olması halinde, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekeceği; bu durumda şikayetçinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunmadığı- HMK'nun dava şartlarını düzenleyen 114.maddesinin (h) bendi ile "davacının dava açmakta hukuki yararının olması gerektiği" hüküm altına alındığı- HMK'nun 115/1. maddesine hükmü uyarınca; mahkeme, dava (takip) şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırabileceği gibi, taraflar da dava (takip) şartı noksanlığını takibin her aşamasında süreye tabi olmadan ileri sürebilecekleri-
"Aile konutu" niteliğindeki taşınmaz üzerinde malik olmayan eşin açık rızasını alınmadan, TMK. 194'de aykırı şekilde tesis edilen ipoteğe dayalı yapılan icra takibi sonucunda taşınmazı alacağına mahsuben adına geçiren davalı bankanın iyi niyet savunmasının dinlenemeyeceği- TMK. 194/1'e aykırı olarak tesis edilen ipotek işleminin bağlayıcılığı bulunmadığından, cebri icra sonucu davalı banka adına ihale edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı (malik) eş adına tesciline karar verilmesi gerektiği- "Dava konusu taşınmazın yargılama aşamasında kesinleşen ihale ile banka adına tescil edildiği, İİK. 134 uyarınca, icra mahkemelerinin ihalenin feshine ilişkin kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceği, bu noktada kesinleşen ihalenin feshinin reddine ilişkin kararla mülkiyet aktarımının sağlanması nedeniyle yolsuz tescilin artık tartışılamayacağı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-