Dosya kapsamına göre, senedin, sözleşmenin teminat altına alınması amacıyla verildiği, anılan senedin kambiyo vasfı olmadığı için, kambiyo senetlerine özgü takibe ilişkin haklardan faydalanamayacağı, davalının zararını ispat edemediği anlaşıldığından, bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceği- Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davaya ilişkin olarak verilen kararda menfi tespitine karar verilen tutarın 55.400,00 TL olduğu nazara alınarak anılan miktarın temyiz sınırının altında kaldığının anlaşıldığı- Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceği-
Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları hariç olmak üzere aynı Kanunun 4 üncü maddesinde gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararların temyiz edilemeyeceği-
Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararların, temyiz kanun yoluna başvurulamayan kararlar arasında sayıldığı- 6352 s. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabulucuk Kanunu’nun 18/3 maddesinde "icra edilebilirlik şerhinin" verilmesinin çekişmesiz yargı işi olarak düzenlenmiş olması ve HMK’nun 362. maddesinde “çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararların” temyiz edilemeyen kararlar arasında sayılması birlikte değerlendirildiğinde davacının temyiz isteminin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi ek kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği-
Eşini evden uzaklaştıran, manevi anlamda bağımsız ev temin etmeyen, kadının eğitim hakkının engelleyen eşin; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tam kusurlu olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz talebine konu hükmün, tarihi itibariyle yürürlükte olan HMK'nun 362/1-b maddesinde, kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları hariç olmak üzere aynı Kanunun 4. maddesinde gösterilen davalar ile (23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararların temyiz edilemeyeceği-
Dosyada talimat yoluyla ve mahallinde keşif de yapılarak iki kez bilirkişi incelemesi yapılmış olup, raporlar arasında davalı idare tarafından düzenlenen tutanaklarda kayıt altına alınan hususların arıza olup olmadığı, giderilip giderilmediği ve arıza sayıları konusunda çelişki olduğu, 03.05.2017 tarihli bilirkişi raporundaki gerekçeler uygun görülerek teminatın iadesi koşulları oluştuğu kabul edilmişse de; sözleşmenin konusu teknik içerikli olup, tutanakların da teknik hususlara ilişkin olduğu, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hususlara ilişkin mahkeme hakiminin kendisinin değerlendirme yapmasının HMK’nın 266/I maddesi hükmüne uygun olmadığından mahkemece 281/3 maddesi hükmünce gerçeğin ortaya çıkması için yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulundan sözleşme ve eki teknik şartname, sözleşmenin garanti başlıklı 16. maddesindeki düzenlemeler, verilen garanti taahhütnamesi içeriği ve kesin teminatın iadesiyle ilgili sözleşmenin 11. maddesindeki düzenlemeleri dikkate alıp, irdelemek suretiyle, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak değerlendirilerek asıl davada sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'da yer alan tenik iş kurallarına uyulmamasının işverenin kusurlu davranışı olarak kabul edilmesi gerektiği, işverenin sadece anılan yazılı kurallara değil, yazılı olmayan ve teknolojinin gerekli kıldığı önlemlere aykırı davrandığında da kusurlu görülerek oluşan zararı karşılaması gerektiği- Asıl işverenin, doğrudan bir hizmet sözleşmesi bulunmamakla birlikte İşK. mad. 2 gereğince alt işverenin işçilerinin iş kazası veya meslek hastalığı nedeniyle uğrayacakları maddi ve manevi zarardan alt işveren ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağı, meslek hastalığına veya iş kazasına uğrayan alt işverenin işçisi veya ölümü halinde mirasçıları tazminat davasını müteselsil sorumlu olan asıl işveren ve alt işverene karşı birlikte açabilecekleri gibi yalnızca asıl işverene veya alt işverene karşı da açabilecekleri- Objektifleştirilen kusur, kusur sorumluluğunu kusursuz sorumluluğa yaklaştırsa da, onu kusursuz sorumluluk haline dönüştürmeyeceği, çünkü, bazı istisnalar dışında işverenin sorumluluğu için kusurun varlığının şart olduğu, ancak TBK mad. 417, Anayasa ve 6331 sayılı Kanun hükümleri objektifleştirilmiş kusur sorumluluğu ilkesi gereğince işverenin sorumluluğunu oldukça genişlediği- Manevi tazminat tutarları değerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiğinin kabulünün gerektiği-
Yetki hususunun en geç Bölge Adliye Mahkemesi kararıyla çözümlenmesi sisteminin benimsendiği- Meskeniyet şikayetinde yerel mahkemece verilen yetkisizlik kararına karşı Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verdiği kararın kesin nitelikte olduğu-
Teminat mektubu veren banka ile muhatap arasındaki sözleşmenin garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bankanın; teminat mektubunu düzenlerken nakit, menkul rehni, ipotek, teminat mektubu almak suretiyle verdiği teminat mektubu riski için kendisini güvenceye alabileceği- Sözleşme gereği, hiçbir neden gösterilmeksizin de sözleşmedeki hükme dayanarak henüz nakde çevrilmeyen teminat mektup tutarının, lehtar, müteselsil borçlu ve kefilden depo edilmesini bankanın isteyebileceği- Ancak nakde çevrilmeyen teminat mektupları ile ilgili olarak teminat mektubundaki meblağın depo edilmesi istenebilirse de risk gerçekleşmeden ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği- Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisinin, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi istenebilir olduğunu da göstermeyeceği ve sözleşmede anılan şekilde hüküm olsa bile bankanın (ödemek zorunda kalacağı meblağın) sadece depo edilmesini isteyebileceği- (Bankanın) Kendisine ödeme yapılmasını talep edemeyeceği- Esasen bankanın sözleşmeye bu şekilde bir hüküm koymakla riskten kaynaklanan alacağını garanti altına almış olacağından, ihtiyati haciz müessesine de ihtiyacı kalmadığı (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 27.12.2017 tarihli, 2016/1 E. 2017/6 K sayılı ilamı)- Bahsi geçen sebeplerle, davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine-
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davalarının, borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılacağı-Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabileceği-İİK’nın 283. maddesine göre de davacının, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını istiyebildiği-İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerektiği-Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktarın, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeri olduğu-Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde davanın tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahsın tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekeceği-