Tenfizine karar verilen yabancı mahkeme ilamlarının Türk mahkemelerinden verilen ilamlar gibi icra olunacağı; takibe dayanak ilamın alacak ilamı olması nedeniyle infaza konulmasında bir usulsüzlük bulunmadığı, sadece kararın temyiz edilmesinin, -2675 s. K.’nun 41/son maddesine (şimdi; 5718 s. K. 57/son maddesine) göre yerine getirmeyi durduracağı–
Alacaklının gerek "takip talebi" ve gerekse "ödeme emri"nde, «yabancı para alacağını hangi tarihteki kur üzerinden talep ettiğini açıklamamış olmasının takibin iptalini gerektirmeyeceği–
Yasa uyarınca icra kefilinin sorumluluğunun, kesinleşen takipteki asıl alacak ve kefilin eklentilerinin miktarı ile sınırlı olduğundan, asıl borçlu yönünden takip kesinleşmeden icra kefili hakkında takibi yürütür şekilde işlem yapılamayacağı–
İcra takibinde tahsil harcının yükümlüsünün borçlu, cezaevi harcının yükümlüsünün ise alacaklı olduğu–
Borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı olumsuz tespit davası sonunda alınan ilamın “davacının, davalı alacaklıya borçlu olmadığını” hükme bağlayan bölümünün bir “tespit ilamı” niteliğinde olduğu, bu nedenle ayrıca takip konusu yapılamayacağı; ancak anılan ilamda borçlu yararına hükmedilen yargılama giderleri ve tazminata ilişkin bölümün ise bir “tahsil (eda) ilamı” niteliğinde olduğundan, bu kısmının ilamlı takibe konu yapılabileceği–
İlamda «kıdem tazminatından doğan faizin davalıdan alınarak davacıya verilmesine...» şeklinde hüküm kurulmuşsa, bu hükümle faiz alacağı kapitale dönüşmüş olacağından, bu alacağa tekrar faiz yürütülemeyeceği–
Şikayet hakkının Anayasal bir hak olduğu, bu nedenle hakkında yapılan şikayette (ya da bunun sonucunda açılan ceza davasında) haklı çıkan (lehine «takipsizlik» veya «beraat» kararı verilen) tarafın, sırf bu nedenle şikayette bulunan kişiden manevi tazminat isteyemeyeceği, şikayetçinin ancak (kasten) davacıya zarar vermek amacı ile veya hiçbir duyum ve belirti olmadan sırf şüphe üzerine ağır bir suçlamada bulunarak şikayette bulunmuş olması halinde, davacıya manevi tazminat ödemeye mahkum edilebileceği–
Hukuk Usuli Muhakemeleri Yasasının 423/6. maddesinde vekalet ücretinin yargılama giderleri arasında sayılmış olup, aynı yasanın 424. maddesinde de yargılama gideri olacak hükmolunan vekalet ücretinin, ancak iki taraf arasında geçerli olacağı ve takip dayanağı ilamda da bu yönde hüküm kurulduğunun anlaşıldığı, 1136 sayılı Avukatlık yasasının 164/son maddesinde; “dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir” hükmünün vekil ile müvekkil arasında çıkacak ücret uyuşmazlıklarını düzenlemek amacıyla öngörülmüş bulunduğu, ne var ki; aynı madde de “bu ücretin, iş sahibinin borcu nedeniyle takas mahsup edilemeyeceği”nin belirtildiği-
‘Şikayet’in HUMK’un 179 (yeni HMK. 119) maddesinde yazılı şartları taşıması gerekmediği yani şikayetin ‘dava’ niteliğini taşımadığı–
Haciz sırasında ya da haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde, borçlunun “haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak” bu hakkından vazgeçilebileceği–