Kısıtlı adına çıkarılan tebligatların vasi tarafından almış olması nedeniyle takibe devam olunmasında bir isabetsizliğin olmadığı, şikayete konu edilen taşınmaz üzerinde bulunan vesayet tedbir şerhinin iradi satışlar için engel olup, cebri icra yoluyla satışlara engel olmadığı, ayrıca TMK'nun 462. maddesinde düzenlenen vasinin vesayet makamından izin almasını gerektiren haller vasinin kısıtlı adına yapacağı işlemlere ilişkin olup, vesayet altına alınan kısıtlıdan alacaklı olan şahsın yapacağı icra takibi nedeniyle vesayet makamından izin alınmasının gerekmeyeceği, bu nedenle şikayetin reddine karar verileceği-
Takip dayanağı ilamda her ne kadar satışı vaad edilen taşınmazın bedeline hükmedilmiş ise de; mahkemece tapu iptali tescil talebi, bir başka anlatımla, taşınmazın aynı tartışıldığından, uyuşmazlığın özünde ayni hakka ilişkin mülkiyet ihtilafı bulunmakla bu ilamın kesinleşmeden infaz edilemeyeceği, bu durumda mahkemece, anılan sebebe dayalı şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken şikayetin reddi yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
İlamda basın yoluyla hakaret nedeniyle manevi tazminata hükmedilmiş olup, bahsi geçen tazminatın tahsili kamu düzenini ilgilendirmediğinden ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağına dair 7 günlük süreden sonra yapılan şikayetin süre aşımı nedeniyle reddine karar verileceği-
Haczedilen paraların vergi, resim, harç geliri olduğunu ya da fiilen kamu hizmetinde kullanıldığını borçlu belediyenin ispatlamasının gerekeceği, aksi halde şikayetin reddinin gerekeceği, borçlu belediyece haczi kabil olmayan paralar ile haczi mümkün olan paraların aynı hesapta toplanmasının ve birbirine karıştırılmasının, haczedilmezlik hakkından feragat olarak da kabul edilmesinin gerekeceği-
Kesinleşmeden takip konusu yapılamayacak olan ilamlar - Kesinleşmeden takip konusu yapılamayacak olan ilamların eklentilerinin (avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin) de takip konusu yapılabilmesi için, ilamın kesinleşmesi gerekeceği-
Takip dayanağı ilamda; iki davalının bulunduğunun ve alacaklı lehine hüküm altına alınan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacaklarının faiziyle birlike davalılardan tahsiline hükmedildiğinin, davalıların müteselsilen sorumlu oldukları yönünde bir açıklamaya yer verilmediğinin, icra emrinde ise; tüm alacakların her iki davalıdan müteselsilen tahsilinin talep edildiğinin görüldüğü, bu durumda, mahkemenin kabulünde olduğu gibi, borçlular ilamda hüküm altına alınan borçtan yarı yarıya sorumlu olacaklarından, şikayetin kabulü ile icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesi yerine istemin tümden reddi yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Yargıtay'ın bozma ilamına uyulmasına karar verildiği takdirde (HUMK 429 ve devamı maddeleri) mahkemenin, artık bu bozma kararına uygun yeni bir karar vermek zorunda olduğu, çünkü bozmaya uyma (ara) kararı ile, bozma yararına olan taraf için usule ilişkin kazanılmış hakkın doğmuş olacağı, icra mahkemesince bozma ilamına uyulduğuna göre, yapılacak işin, bozma ilamı gerekçesi ile talebin kabulüne, muhtıranın iptaline karar vermekten ibaret olacağı, mahkemece yine talebin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Takibe dayanak 22.05.2008 tarihli ipotek senedinde “...nolu meskenin tamamı, .... adına kayıtlı iken; bu defa adı geçenin bizzat ...ndan aldığı 68.000,00 TL bedelle 1. dereceden faizsiz ve 25.08.2008 süreye kadar ipotek” tesisi edilmiş olup anılan ipoteğin açıklanan bu hali ile karz ipoteği niteliğinde olduğu, söz konusu 25.08.2008 tarihinin ipoteğin paraya çevrilmesi için azami süre olmayıp, borcun ödenmesi için verilen vade tarihi olduğu, bir başka anlatımla alacaklı, anılan süreye kadar takip yapamayacak, sürenin dolmasından itibaren ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip hakkının doğmuş olacağı-
Takip dayanağı ilamın hüküm bölümünün 5 numaralı bendinde; bakiye 7.775 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline denildiği halde, diğer bentlerinde belirlenen alacakları '' davalıdan tahsil ile davacıya verilmesi'' şeklinde hükme bağlandığı, anılan bentlerde müştereken ve müteselsilen tahsil hükmü bulunmadığı ve ilamda iki davalı olduğuna göre, belirlenen alacak kalemlerinin davalılardan eşit olarak tahsil edilebileceğinin kabulünün gerekeceği-