Yapılacak bir 'fayda-zarar kıyaslamasında' kişisel verilere kolaylıkla ulaşılmasının yaratması muhtemel olan zararlarının sağlaması muhtemel olan yararlarına göre daha fazla ve daha mühim olduğu anlaşıldığından, davacı tarafın icra müdürlüğüne yaptığı borçlunun anne babasını gösterir aile nüfus kaydının sorgulanarak muris tespit edilmesi halinde adına kayıtlı taşınmaz bulunup bulunmadığının sorgulanmasına ilişkin talebinin yerinde olmadığı- Davacı tarafın, borçlunun varsa pasif taşınmaz kayıtlarının sorgulanması talebinin reddine ise yerinde olmadığı - Alacaklının bu yöndeki bir bilgiye kendi başına ulaşamaması, ancak bu talebin yerine getirilmesi halinde ulaşacağı pasif taşınmaz kaydı vasıtası ile örneğin 'tasarrufun iptali' gibi bir dava açarak alacağına kavuşma imkanına sahip olabilmesi, pasif tapu kaydı sorgulamasında ulaşılacak bilgi borçlu adına daha önce kayıtlı bulunan taşınmaz bilgisi olup bu bilginin bu taşınmazın şimdiki maliki hakkında herhangi bir bilgi içermemesi, nedenleriyle, borçlu dışındaki herhangi bir 3. kişinin bilgilerinin dosyaya yansıması sonucunu doğurmayacağı gibi borcun tahsili için imkan sağlayabileceği-
Devlet Bankalarının takip konusu yabancı paraya fiilen uyguladığı en yüksek faiz oranlarının, ilgili bankalar genel müdürlüklerinden sorularak tespiti ile bu oranlar esas alınarak faiz hesabı yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin dosyaya paranın ödendiği 21.08.2014 tarihi Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından (13.11.2014) önce olduğundan, bu tarih itibari ile harç maktu hesaplanacağından maktu harç hesabı ile yapılan ödemenin tüm dosya borcunu karşılayıp karşılamadığının belirlenmesi, karşılandığının belirlenmesi halinde Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının sonuca etkili bulunmadığı- Dosya borcunun tam olarak karşılanmadığının anlaşılması halinde ise Anayasa Mahkemesi'nin iptale ilişkin karar tarihi olan 13.11.2014 tarihi itibariyle bu iptal hükmü derdest dosyalarda uygulanacağından, harcın nispi olarak hesaplanması gerektiği-
Satış bedelinin, muhammen bedelin üzerinde olduğu, ihale konusu taşınmazın şikayetçinin usulüne uygun kıymet takdirine itirazı üzerine tespit edilen bedel üzerinden satışa çıktığı anlaşıldığından, zarar unsuru gerçekleşmemiş olup şikayetçinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı-
Borcun dayanağı olan belgenin icra dosyasına ibraz edilmediği ve dolayısıyla ödeme emri ile birlikte gönderilmediği ileri sürülerek ödeme emrinin iptaline yönelik yapılan şikayetin ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılması gerektiği-
Anayasa Mahkemesi'nin 13.11.2014 gün ve 2013/95-2014/176 sayılı iptal kararının, derdest dosyalarda uygulanması gerekir ise de; somut olayda, şikayete konu takip dosyasında 05.06.2014 tarihli dosya hesabına göre, aynı tarihte dosya borcunun icra dosyasına ödendiği, alacaklıya ise 22.09.2014 tarihinde ödeme yapıldığı, dosyada fazla yatırılan bir miktar paranın dahi bulunduğu durumlarda 22.09.2014 tarihi itibariyle icra dosyasının infaz edildiğinin kabulü gerektiği-
Satış bedelinin, taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde olması halinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü ile işin esasına girilmediğinden, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmeden, ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Bir ilamın nakzının icra muamelelerini olduğu yerde durduracağı- Bir ilam hükmü icra edildikten sonra nakzedilip de aleyhinde icra takibi yapılmış olan kimsenin hiç veya o kadar borcu olmadığı kat’i bir ilamla tahakkuk ederse ayrıca hükme hacet kalmaksızın icranın tamamen veya kısmen eski haline iade olacağı ve bu nedenle borçlunun icranın iadesini isteyebilmesi için (İİK'nun 40/2. maddesi gereğince) bozmadan sonra verilecek kararın kesinleşmesinin zorunlu olduğu- Dayanak ilam bozulduğunda, takip olduğu yerde duracağından, daha önceden yapılan tahsilatların muhtıra tebliği suretiyle alacaklıdan istenmesinin mümkün olmadığı-
