Alacaklının ‘haciz koydurduğu borçluya ait taşınmazın, hacizli olarak üçüncü kişiye satıldığı ve üçüncü kişinin başvurusu üzerine, icra dairesince, İİK. mad. 106-110 gereğince hacizlerin kaldırılmasına karar verildiği’ni belirterek yaptığı başvurunun ‘bir hakkın yerine getirilmemesi’ ile ilgili olduğu ve süreye tâbi olmadığı-
Açıkça itiraz ve şikayetten vazgeçilmeksizin, borcun cebri icra tehdidi altında ödenmesinin itiraz ve şikayeti konusuz kılmayacağı, her dava ve şikayetin, davanın açıldığı (şikayetin yapıldığı) andaki şartlara göre değerlendirileceği-
Borçlu vekilinin borçlu asilden sonra dilekçe sunarak öğrenme tarihini değiştirmesi kabul edilemeyeceğinden, borçlunun, usulsüz tebliğ işlemini, icra mahkemesine başvurusunda bildirdiği tarih olan 01.07.2015 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekeceği, bu durumda borçlunun 09.07.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvuru, İİK.nun 16/1.maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonra olduğu anlaşıldığından, mahkemece, şikayetin süre aşımı nedeniyle reddi gerekeceği-
İlamların infaz edilecek kısmı "hüküm bölümü" olduğundan, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, bu nedenle sınırlı yetkili icra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği-
Vergi Mahkemesi tarafından idari işlemin iptaline ilişkin verilen kararın infazının istenilebilmesi için kesinleşmesi şartının aranmadığı- İlam, likit bir alacak içeren eda hükmü taşımamakta ise de, yargılama gideri ve avukatlık ücreti alacağı yönünden eda hükmü taşıdığından, bu alacaklar ve faizleri yönünden takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Üçüncü kişinin, talimatta yazılı adresin, haciz işlemi yapılan yerin ve menkullerin kendisine ait olduğu yönündeki iddiasını, ancak İİK'nun 96. ve bunu izleyen maddelerde düzenlenen istihkak prosedürü kapsamında ileri sürmesi mümkün olup, İİK'nun 16. maddesi uyarınca şikayet yoluyla haciz talimatının iptalini isteyemeyeceği-
Vergi Mahkemesince verilen idari işlemin iptaline ilişkin olduğu uygulanması için kesinleşmesinin gerekmediği, asıl alacak yönünden likit olmayıp eda hükmü taşımamakta ise de, yargılama gideri ve avukatlık ücreti alacağı yönünden eda hükmü taşıdığından, bu alacaklar ve faizleri yönünden takip yapılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı-
Aynı sebep ve aynı ilamdan kaynaklı alacakların aynı takip dosyası üzerinden ek takip talepnamesi verilmek suretiyle tahsili mümkün iken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın, ayrı takip başlatmasının usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil edeceği-
Borçlunun takibe konu ilamda belirtilen nafaka alacağı dışında, ilamda yer almayan talepler yönünden borçlu olmadığına ilişkin iddiasının, ilama aykırılık şikayeti niteliğinde olduğu ve kamu düzenine ilişkin bu şikayetin süresiz olarak icra mahkemesi önüne getirilebileceği-
Vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunlu olduğundan, asile yapılan tebligatın yok hükmünde olacağı ve ödeme emrinin iptali gerektiği, bu durumda usulsüz tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu'nun 32. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığı- Vekil yerine asile tebligat yapılması halinde bu konuda süresiz şikayet yoluna gidilebileceği- Yetki itirazının kabulü ile takip dosyasının yetkili yere gönderilmesi halinde yetkisiz icra müdürlüğüne yapılan itirazın, hükümsüz kalacağı ve yasal sonuç doğurmayacağı-