Yabancı para alacağını içeren takibe yapılan itirazın kaldırılmasında icra inkar tazminatının Türk Lirası üzerinden belirlenmesi gerekeceği-
Somut olayda, davacı alacaklı tarafından üçüncü kişi Bankanın, istihkak iddiasının kaldırılması talep edilmiş ise de, uyulan bozma ilamında, İİK'nın 89. maddesi uyarınca gönderilen haciz ihbarnamesine karşı üçüncü kişi bankanın, borçluya ait mevduat hesabı üzerinde rehin hakkının olduğunu ileri sürmesi itiraz niteliğinde olup, uyuşmazlığın istihkak prosedürünü düzenleyen İİK’nın 96-97 maddelerindeki yazılı kurallara göre çözümlenmemesi gerektiği belirtildiğinden açılan istihkak davasının reddi gerekirken, HMK'nın 26. maddesine aykırı olarak talep dışına çıkılarak İİK'nın 89.maddesi kapsamında değerlendirme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Üçüncü kişi şirketin asıl borçlu şirkete haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihi itibariyle kesinleşmiş ve muaccel bir borcunun bulunup bulunmadığının tespiti için her iki tarafa ait tüm ticari defter ve belgeler karşılaştırmalı olarak bilirkişi incelemesi yapılmaksızın yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Alacaklının haciz ihbarnamesine itirazı öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl içinde icra mahkemesinde İİK. m. 89/4'e göre tazminat davası açması gerektiği- Ceza yargılamasına ilişkin zamanaşımı hükümlerinin bu davalarda uygulanamayacağı- 89/1 haciz ihbarnamesine yönelik itiraz üzerine tazminat davası açan davacı, "davanın 2 yıllık hak düşürücü sürede ıslah edildiği" beyan etmişse de; aynı süre içerisinde ıslah ettiği şekli ile tazminata ilişkin nispi harcın anılan 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden çok sonra yatırıldığı görüldüğünden, hak düşürücü sürede yapılan bir ıslah ve tazminat talebinin varlığından söz edilemeyeceği- Islah yasal iki yıllık süreden sonra yapıldığından ve ıslah talebine davalı üçüncü kişi tarafından süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğundan, icra mahkemesince, davalı üçüncü kişi yönünden tazminat talebinin ıslah edilen miktar yönünden zamanaşımına uğradığından bahisle davanın bu miktar yönünden reddi ile dava dilekçesinde talep edilen 1.000 TL. yönünden davanın kabulüne yönelik karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen davanın esası hakkında herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmaksızın “usulüne uygun olmayan tebligata dayalı olarak üçüncü kişi olan davacının İİK’nın 89/3. maddesi gereğince borcun tahsiline zorlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle dava değeri olarak gösterilen miktar dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne” karar verildiği, şu durumda mahkemece, davacı adına kayıtlı taşınmazlara haciz konulduğu ve davacıya ait banka hesabındaki paranın da haczedilerek davalı alacaklıya ödendiği gözetilerek uyulmasına karar verilen bozma ilamı gereğince taraf delillerinin toplanması, davacı ile davalılardan ........ arasında alacak borç ilişkisinin olup olmadığının tespit edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tebligatın yapıldığı adresin otel olması nedeniyle 1. ve 2. haciz ihbarnamelerinin Tebligat Kanunu’nun 18. maddesine aykırı olduğu bu nedenle 3. haciz ihbarnamesi gönderilme şartları oluşmadığından davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın esası incelenmeksizin reddine karar verilmişse de; Tebligat Kanunu'nun 18. maddesinin otelde geçici konaklayanlar yönünden uygulanabileceği, davacının otelde ortak olduğu, konaklayan olmadığı, haciz ihbarnamelerinin usulüne uygun şekilde muhatabın bilinen en son adresinde tebliğ edildiği ve davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu kabul edilerek işin esasının incelenmesi gerekeceği-
Dosya borcu ödendiğinden dosyanın infazen işlemden kaldırılmasına karar verildiği, haczin kaldırılmasına ilişkin müzekkerelerin gönderildiği anlaşıldığından, istihkak iddia edilen menkuller üzerindeki haciz de kalkacağından konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, yargılama gideri ile vekalet ücreti yönünden de 6100 sayılı HMK'nin 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Haciz ihbarnamelerinin tamamı TK’nun 21/2 maddesine göre tebliğ edilmiş olup, mazbatalar üzerinde ilgili meşruhatın yazılmaması nedeni ile tebliğlerin usulsüz olduğu- Şikayetçinin taşınmazları üzerine usulsüz tebliğler sonrası haciz konulmuş ise de, şikayetçinin, bahsi geçen taşınmazlarda intikal işlemi yaptırdığı ve hisselerini sattığı görüldüğünden, hiç kimsenin, aleni tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremeyeceği ve haciz tarihinde taşınmazın borçlu adına kayıtlı olmasının zorunlu ve yeterli olduğu gözetilerek,  şikayetçinin intikal ve satış ile haciz işlemini öğrendiği ve haciz ihbarnamelerinden bu tarihlerde haberdar olduğunun kabulü gerektiği- Yasal yedi günlük süre geçtikten sonra icra mahkemesine yapılan başvurunun süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği-
Borçlunun, 3. kişi nezdindeki alacağının, birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihinden sonra tahakkuk etme ihtimali bulunduğundan, birinci haciz ihbarnamesinin gönderilmesinden sonra alacaklının üçüncü kişiye yeniden birinci haciz ihbarnamesi gönderilmesini isteyebileceği-Yeniden birinci haciz ihbarnamesi gönderilmesinin üçüncü kişiye yeni bir itiraz hakkı sağlayacağı-
İcra dairesinden gönderilenler dışında başka bir kurumdan intikal eden icra işlemlerinin uygulanma imkanı bulunmaması sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ikramiyenin borçluya ödenmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığı-